21 Şubat 2014 Cuma

Dermokozmetik.com'dan 75 TL Hediye Çeki

Malum yaş dante gibi ömrün yarısına 5 kalınca (yaşını söylememek için kırk takla atıp, okuyucusuna işkence eden blogger) bende hafiften amanın yaşlanıyorum korkuları başladı. Daha önce de bahsetmiştim size. Ben küçükken soranlar büyüyünce çok güzel olacağım derdim hep. Tabi ki öyle çok da güzel olmadım ama hep bakımlı biri oldum. Kullandığım ürün tercihlerimi de hep iyi ve doğal markalardan yana kullanmaya gayret ettim. 
30'uma girince de artık anti-aging etkili ürünleri kullanmak üzere bir araştırma yaptım ve yığınla markanın içinde kendime DDF ürünlerini beğendim. 
Dermatolog kontrolünde akşamları kullandığım özel bir kremim olduğundan (bir ara size anlatmam lazım doktorumu, baya ilginç birisi de kendisi) gündüzleri kullanabileceğim bir serum arayışım vardı ki DDF de sesimi duyup benim için sabahları da kullanılabilen gözenek küçültücü bir serum yapmış. Ürün aynı zamanda kırışıkları azaltmaya ve yüze aydınlık, genç bir görünüm vermeyi de vaat ediyor.
Ayrıca göz kremine tam karar verememiş ve DDF'in iki ürünü arasında kalmış olsam da  SPF 15 içeren yine anti-aging etkili kremi ilgimi çeken iki üründen biri. 
Tam alayım, alayım da nereden alayım derken, bakimblog'da Dermokozmetik.com sitesinin çekilişini gördüm. 
Eğer siz de benim gibi şansınızı denemek isterseniz tık tık.

20 Şubat 2014 Perşembe

Ne Okuyorum

Hani üzüm üzüme baka baka kararır demiştim ya. Hani orada Hunger Games izleyince hemen kitaplarını sipariş ettim de demiştim. İşte ilk geldiklerinde elimde başka kitap olduğu için biraz bekletmem gerekti ama Ocak 15-20 gibi başladığım seriyi Şubat'ın 8'i gibi bitirmiştim. Üç kitabını da hem de :) İşte o nedenle blogda da yorumlamam gerekli diye düşündüm.

Orijinal adı Hunger Games olan kitap aslında bir üçleme. Suzanne Collins tarafından 2008 yılında yazılmış bir gençlik romanı. Ancak sadece gençleri değil büyük küçük herkesi etkisi altına alıyor ve 2012 yılında filmi de vizyona giriyor. Şu ana kadar ilk iki kitap olan Açlık Oyunları (Hunger Games - imdb puanı 7,3) ve Ateşi Yakalamak (Catching Fire - imdb puanı 8.0) sinemada oynamıştır. Üçüncü kitap olan Alaycı Kuş ise (Mockingjay) iki film olarak sinemaya uyarlanacaktır ve bu kitabın ilk filmi 21 Kasım 2014'te Türkiye'de vizyona girecektir ki ben de kendisini heyecanla beklemekteyim.

Seriden spoiler vermeden bahsetmem gerekirse hikeye, uzak ve bilinmeyen bir gelecekte kıyamet sonrasında Kuzey Amerika üzerinde kurulu Panem ülkesinde geçmektedir. Ülke Capitol şehri tarafından yönetilmektedir ve buraya bağlı 12 mıntıka vardır. Capitol inanılmaz rahat ve zengin bir hayat sürerken mıntıkalarda ise sefalet ve fakirlik hüküm sürmektedir. Aslında hikayenin geçtiği zamandan 74 yıl önce 13 mıntıka varmış ama 13. mıntıka isyan etmiş ve kanlı bir şekilde bu isyan bastırılmış. Sonrasında, her yıl bu isyanı anmak amacıyla mıntıkalardan 12-18 yaş arasındaki birer kız ve birer erkek çocuk seçilerek bir arenaya kapatılmaya ve bu 24 çocuk sadece 1 kişi hayatta kalana kadar savaştırılmaya başlanmış. Ve bu savaş bir reality show olarak tüm ülke özellikle de Capitol tarafından takip edilen bir program. Hatta Capitol halkı çocuklar üzerinde bahisler oynamakta ve sponsor oldukları çocuklara arenada iken hayatta kalmalarına yardımcı hediyeler göndermekteler. Oyunlar için çocukların her birine eski galiplerden oluşan akıl hocaları, stilistler, güzellik ekipleri ve refakatçiler tahsis edilmekte ve hepsiyle röportajların yapıldığı TV programları düzenlenmektedir.


Katniss Everdeen ve Peeta Mellark da 74 açlık oyunları için 12. mıntıkadan seçilen çocuklardır. Hikayeyi kitapta Katniss Everdeen'in ağzından okuyorsunuz. Katniss 11 yaşındayken babasını bir maden kazasında kaybetmiştir ve annesi ile kız kardeşi Prim'e bakmaktadır. Okçulukta ustadır ve geçimlerini de zaten avlanmakla sağlamaktadır. Gale adında bir av arkadaşı vardır ve ona çok güvenmektedir. Gale ile aralarında sevgili ilişkisi olmamasına rağmen bir elektriklenme olduğu da gözlerden kaçmamaktadır. Hayatında değer verdiği başka kimse olmayan bu kızın arenadaki hayatta kalma savaşı, zekası, asiliği, karmaşık duyguları ile verdiği mesajlar sadece gençlere değil yetişkinlere de hitap ediyor.

Yazar, bu kitabı yazma fikrinin televizyonda bir kanalda reality showda insanların yarışması bir başka kanalda ise Irak'ın işgal görüntülerinin yayınlanması sonucu ortaya çıktığını söylemektedir. Kitabın baş karakteri Katniss Everdeen ise Yunan mitolojisinde Theseus'dan yola çıkarak tasarlanmış, oyunlar da gladyatör oyunlarından esinlenerek kurgulanmıştır.

Sürükleyici olduğu kadar düşündürücü olan seriyi okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Özellikle 3. kitapta yönetmek, yönetilmek ile ilgili çok düşündürücü noktalar var. Kendi yaşantılarınızdan bile tanıdık sahneler bulabileceğiniz bir üçleme Açlık Oyunları. Spoiler vermemek adına daha fazla anlatmak istemiyorum. Okuyun, konuşalım, tartışalım diyorum :)

Sizler neler okuyorsunuz bu aralar. Tavsiye edebileceğiniz kitaplar var mı?

Sevgilerimle :)

17 Şubat 2014 Pazartesi

Sigarayı Bırakmak Üzerine

17 yaşında, ÖSS'ye hazırlanırken, pek tabii ki arkadaş etkisi ile başladım sigaraya. Sigara içen bir arkadaşıma kızıp, sen içersen ben de içerim gibi saçma bir tepki ile içtim hayatımdaki ilk sigarayı. Öncesinde denemişliğim bile yoktu. Keşke farklı şekilde kızsaymışım arkadaşıma diyorum şimdi :)
Yani 12 sene olmuş ben bu illete başlayalı. 12 senedir bir zehir kullanıyorum. 2-3 defa bırakmaya teşebbüs ettim ama başarısızlıkla sonuçlandı hepsi de. Normalde güçlü ve iradeli olan ben konu sigara olunca tüm yelkenlerimi suya indiriyorum. Bağımlılık böyle bir şey işte :(
Hep bir bahanesi vardır sigara içenin. Şu sınav bitsin, şu okul bitsin, bir iş bulayım, daha iyi bir iş bulayım, hele bir yükselme sınavlarımı geçeyim, evlilik telaşı bitsin, askerlik tamamlansın, yarın olsun, gelecek sene olun derken asla "hadi şimdi" diyemeyiz. Biz diyemedikçe de o zehir bizi iyice esir alır. Zevk aldığımızı düşünürüz sigaradan, stresi yenmemize yardım ettiğini, sinirlendiğimizde sakinleştirdiğini, işyerinde mola için bahane olduğunu ve bunlar gibi yine bir sürü bahaneler işte.
Gerçekse tamamen bağımlı, KÖLE olduğumuzdur. Kabul etmemek, gerçekle yüzleşmemek için istediğimiz zaman bırakabileceğimizi ama sigara içmeyi sevdiğimizi söyleriz herkese. Sigara içmeyenleri böyle kandırdığımız gibi biz birbirimizi bile böyle kandırırız. Çünkü buna inanmayı tercih ederiz.
Bu kadar atıp tutuyor olmama rağmen ben de hala sigara içmekteyim. Ben bu yazıyı yazarken tarih 15 Şubat. Ancak ben bu yazıyı 17 Şubat'ta yayınlanmak üzere programlayacağım. Ve umuyorum ki siz bu yazıyı okurken ben son sigaramı çoktan söndürmüş olacağım. Belki biraz gergin, çokça sinirli ve de korkuyor olacağım ama yine de deniyor olacağım.
Bir süredir kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Kimseleri dinlemek istemiyorum bu konuda. Kimse bana akıl vermesin, hatta yapabilirsin bile demesin isiyorum. Baskıya değil sadece desteğe ihtiyacım var. Ama bu destek aslansın, kaplansın desteği değil. Ben sinirliyken, bunu aşmaya çalışırken anlayışlı olunmasına, kaprisimin çekilmesine ihtyacım var sadece. Kolay olmayacak çünkü biliyorum.
Kimileri dedi ki azaltarak sigara bırakılmaz, birden bırakacaksın. Tamam, peki siz çok biliyorsunuz ve öyle bıraktınız, ya da bırakamadınız hatta belki de hiç içmediniz ama ben öyle yapmıyorum. Ben 1 Şubat'tan beri sigarayı azalttım. Günde 8-10 tane yerine 3-4 tane içmeye başladım. Özellikle öğlen yemeklerinden sonra sigara içmeyerek yemek sonrası sigara bağımlılığımı kırmaya çalıştım. Herkes aksini düşünürken bunu başardım da. Artık öğlen yemeklerinden sonra sigara aramıyorum. Kendimce  bırakma sonrası stresimi azaltmaya çalışıyorum. Gün içinde molaya çıkmaktan vazgeçmedim ama indiğimde 2 yerine 1 sigara içtim ve buna da alıştım. Şimdi tek sigara yeterli geliyor. Akşam yemeklerinden sonra mümkün olduğunca içmemeye çalıştım ama çok canım istediğinde de kendimi fazla sıkmadım. Şimdi günde 3-4 sigara ile mutlu bir hayat sürüyorum.
Bir yandan da kendimi iğrendirmeye çalışıyorum. Sigara kokan birisi geldiği zaman, bak sen de böyle iğrenç kokuyorsun, saçlarına, üstüne siniyor bu koku, insanların midesini bulandırıyorsun diyorum. Bak cildine o kadar bakıyorsun ama yine de sigaranın zararlarına karşı koruyamıyorsun onu, çirkin yaşlanacaksın sen sigara içersen diyorum. Spor yaparken çabuk tükenmeye başladın, gençken hissetmiyordun etkisini ama bak artık nefes nefese kalıyorsun, ileride daha da kötü olacak iki merdiven bile çıkamayacaksın diyorum. Çocuğun olursa bir gün senin yüzünden o da bağımlılığa daha yatkın olacak. Kurtul ki onu da koru diyorum. Diyorum da diyorum işte :)
1 Mart'ı kendime hedef koymuştum ama sonra iş yerinden bir arkadaşım Allen Carr'ın Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu kitabını verdi bana. Kitap eski bir tiryakinin sigara bırakma yönetimini anlatıyor. Hem de kilo almadan, stres yaşamadan vs. Ayrıca bir de hipnoterapi cd'si hediye ediyor. Etiler'de de bir merkezleri var orada seminere katılarak da sigaradan kurtulabiliyorsunuz. Çok da bilmediğimiz şeyler filan yazmıyor kitapta. Söylediklerini yapabileceğini filan da düşünmüyorum. Sadece kitabın bir yerinde şimdi son sigaranızı için diyor ve oraya ne zaman geleceğimi bilmiyorum. Bir anda çıkacak işe karşıma. İşte son sigaramı gerçekten de o noktada yakmaya karar verdim. O yüzden okumaya devam ediyorum kitabı. Ve işte o gün ya bugün (15 Mart) ya da yarın. Yani dediğim gibi bir aksilik olmazsa siz bu yazıyı okurken ben sigarayı bırakmış olacağım...
Bana sabır dileyin ne olur. Başarma gücü dileyin. Bir de fazla kilo almamamı dileyin. Bildireceğim size durumları :)

Sevgilerimle,

15 Şubat 2014 Cumartesi

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:8 Son Sözler

Saç bakımı hakkında söyleyecelerim önceki 7 postum kadar :) Ancak elbette hiç bir ürün sizin için mucizeler yaratamaz. Sadece destek olabilirler.

Size düşenler ise düzenli ve sağlıklı beslenmek, bol bol meyve-sebze tüketmek, proteini eksik bırakmamak.


Sigara kullanmamak. (bu konuya sonra eğileceğiz. Siz benim yaptıklarımı yapmayın, yap dediklerimi yapın işte :) )


Bol bol su içmek.


6-8 haftada bir saçlarınızın kırıklarını aldırmak.


Ayrıca benim gibi eğer çok yıpranmış saçlarınız varsa diye söylüyorum keratin bakımını es geçmeyin. Sağlıklarına kavuşana kadar ayda 1 yaptırdım. Şimdi 2-3 ayda bir olarak devam ediyorum. Bir de Natura Keratin'i keşfettim ama henüz deneme fırsatım olmadı. Bu firma hem düzleştirme amaçlı brezilya fönünü hem de sadece keratin bakımını evde yapabilmemiz için setler hazırlamış. Ürünleri için formaldehit içermiyor ve sert kimyasallardan da arındırılmıştır diyor. Gerçi biraz altında da 15 yaş altı çocuk, hamile ve emziren bayanlar için sakıncalı diyor. Yani kimyager değilim anlamıyorum işte bu kadarından ama yine de evde keratin bakımı denemek isteyenler için bir tercih olabilir diye düşünüyorum. Kullanan ya da bilen varsa lütfen deneyimlerinizi benimle de paylaşın :)

Son olarak da saçlarınızı yıkadıktan sonra son durulama için bir bardak suya bir tatlı kaşığı elma sirkesi koyup karıştırın. Saçlarınızın nasıl da parlaklaşacak göreceksiniz...

Böylece bu serinin sonuna gelmiş bulunuyoruz :) Sevdiniz mi sevmediniz mi yazı dizimi söyleyin tamam mı. Umarım yararlı bilgiler verebilmişimdir.

Sevgiyle kalın :)

12 Şubat 2014 Çarşamba

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:7 Milk Shake Saç Bakım Köpüğü

Hayatıma giren son güzellik bu köpük.. Birkaç blogda okumuştum bu ürünü. Kokusunun o kadar harika olduğunu söylüyorlardı ki ben de kuaförüme sormaya karar verdim. Saçlarımın güzel kokması konusunda biraz hassasımdır. Fön çekince saçlardaki şampuan kokusu ne yazık ki yok oluyor. Ben sigara da kullandığım için (bu yakın zamanda başka bir post konusu olacak çünkü bırakma savaşına girmeme çok az kaldığını hissediyorum artık) saçlarımın güzel kokmamasından şikayetçiyimdir hep. Geçen haftalarda kuaföre milk shake diye bir ürün varmış sizde bulunuyor mu diye sordum ve yanıt 2 gün sonra geliyor oldu. Doğru düzgün neye yaradığını bile bilmememe rağmen çok güzel koktuğunu ve kokusunun kalıcı olduğunu okuduğumdan hemen bir tane ayırttım ve 2-3 gün sonra gidip aldım.


200 ml.si 53 TL. Ürünün yoğun nemlendirme ve koruma özelliği var. Fön öncesi uygulanırsa saçı ısıya karşı koruyor. Islak, nemli ya da kuru saça uygulanabiliyor. Durulanmyor. İçeriğindeki süt proteinleri ile saça bakım yapıyor, parlatıyor ve besliyor. Köpük formda. Kullanmadan önce şişeyi çalkalayıp baş aşağı çevirip bir miktar avucunuza sıkıp saçınıza yediriyorsunuz.

Besliyor mu beslemiyor mu inanın hiçbir fikrim yok. Ama kokusu bir harika. Saçlarınız vanilyalı milk shake kokuyor. Aslında bir sonraki yıkamaya kadar kaldığı iddia ediliyor ama bende ki dayanma süresi sadece 1 gün. Ertesi sabah saçımı yıkamasam dahi yeniden sürmem gerekiyor. Kesinlikle normal köpükler gibi yapış yapış bir hissi yok. Aksine saçları yumuşacık yapıyor ve kuru saça dahi uygulansa saçın formunu bozmak ya da yağlandırmak gibi bir durumu yok. Ürün nemlendirici olarak vücudunuza da kullanılabiliyor ancak ben sadece saçıma sürüyorum. Ama gerçekten kullanım sonrası ellerimi yıkama ihtiyacı hissetmiyorum. Hızlıca emilip gidiyor ve geriye sadece yumuşaklık hissi kalıyor.

Dediğim gibi ben her sabah az miktarda sıkıp saçıma sürüyorum ve o koku ile bütün gün mutlu oluyorum. Bir de iş yerinde durup durup saçımı koklamaktan vazgeçsem iyi olacak aslında ama dayanamıyorum. O kadar güzel ki :)

İçeriğini fotoğrafa tam sığdıramadım ama yine de görmek isteyenler için aşağıya koyuyorum.


Aranızda bu ürünü deneyen ve benim gibi aşık olan başka kimse var mı?

9 Şubat 2014 Pazar

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:6 Softem Saç Bakım Yağı

Bugün sizleri en doğal saç bakım ürünüm ile tanıştırmak istiyorum. Kendisini Watsons'tan sadece 15 TL'ye almıştım ve oldukça da memnun kaldım.

İçeriği tamamen doğal olan bu saç bakım yağı benim saçımın kuruluğunu gidermede en büyük yardımcılardan birisi.

100 ml'lik ürünün içinde susam yağı, badem yağı, çam terebentin yağı, çörekotu yağı, zeytinyağı, ısırgan yağı, defne yağı, jojoba yağı, hawai cevizi yağı, biberiye yağı, mersin yağı ve e vitamini var. Başka da hiçbir şey yok. Bu kadar doğal bir ürünü ancak aktarda hazırlatabileceğimi düşünürken karşıma çıkan bu kutunun içeriğini okuyunca direk sepete atmıştım :) Fiyatının uygun olması da bir başka artısı tabii.


Ben banyodan 2 saat kadar önce saç diplerim de dahil olmak üzere tüm saçıma masaj yaparak uyguluyorum ve önce streç film üstüne de bir havlu sarıp, evin içinde fazla göze çarpmamaya çalışıyorum. Nitekim evli kadının derdi de bunlar işte. Maskelerimi bile adam spordayken yapmaya çalışıyorum aman görmesin o hallerimi diye :)

Sürerken çok yoğun bir kokusu var. Gerçi ben seviyorum ama hassasiyeti olanlar koklamadan almasınlar derim. Yıkanıp fönlendikten sonra koku büyük ölçüde kayboluyor ama çam terebentin kokusu biraz daha inatçı saçınızdan uçup gitmek konusunda. Eğer sevmiyorsanız bu konu canınızı sıkabilir diye düşünüyorum.

Kutusunda haftada 2 defa kullanılabilir yazıyor. Ben haftada 1 kullanıyordum ama yavaş yavaş 2 haftada bire düşürmeyi planlıyorum. Bazen saçımdan arındırmakta zorlandığımı hissediyorum. Banyodan sonra kullandığım bakım kremim ve yağım da olduğu için tamamen vazgeçmek değil ama kullanım sıklığını azaltmaya karar verdim.

Yoksa kesinlikle tekrar tekrar alacağım bir ürün ki zaten dibini gördüğüm için en kısa zamanda Watsons'a uğrayıp stoklamam gerekiyor.

Sizin aktarda hazırlattığınız ya da tek başına sürdüğünüz bakım yağlarınız var mı?

7 Şubat 2014 Cuma

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:5 Marrakesh X Leave-In Treament&Detangler

Marrakesh serisinin benim elimdeki son ürününü tanıtacağım bugün sizlere. Marrakesh X durulanmayan bakım kremi...

Bu ürün de elime daha önce bahsettiğim setle birlikte geçti. O gün bugündür de Marrakesh Oil ile birlikte beni saç kremi kullanmaktan kurtaran kahramanlar olarak hayatımda yer almaktalar. Saçlarım kuru oldukları için (artık eskisi kadar kötü olmasa da hala haftada 2'den fazla saç yıkayamıyorum) hem bakım sütünü hem de yağını kullanmama rağmen saçımda bir ağırlık oluşturmuyorlar. Zaten ürünler yağlandırma yapmıyorlar. Saç tarafından hızlıca emilme özellikleri var.


Kenevir ve argan yağı özü içeren bu krem tüm saç tipleri için dizayn edilmiş. Saçınızı nemlendiriyor ve ısı ile şekillendirme sırasında koruyor. Parlaklık veriyor, düzleştiriyor, elektriklenmeyi kontrol ediyor, uçuşmayı engelliyor, saç rengini koruyor, saçı güçlendiriyor, kırılmayı engelliyor ve saçı güneşten koruyor. Yapamadığı bir yemekle temizlik anlayacağınız :)

Paraben ve türevlerini içermiyor.  Hayvanlar üzerinde test edilmiyor.

Dediğim gibi benim için zor vazgeçilecek bir ürün. Özellikle krem kullanmadığım zamanlarda saçımı hızla yumuşatıp sorunsuz açmaya yaraması nedeniyle benim kalbimi çoktan kazandı kendisi :) Ayrıca ısıya karşı saçlarımı iyi koruduğunu gözlemliyorum. Bu kremi kullanmaya başladığımdan beri özellikle düzleştirici kullanırken saç uçlarımda cızrtt sesleri duymamaya başladım. Bu da içimi çok rahatlatıyor çünkü ne zaman o sesi duysam benim de içim cızrtt ediyordu :(

Yalnız yağın aksine bu ürünü kuru saçıma uygulamıyorum. Sadece banyodan çıktıktan sonra havlu ile nemi alınmış saça yağdan önce sürüyorum. Kuru saça sürüldüğünde yağlanmaya sebep olabilir gibi geliyor.

Gerçekten de fönümün daha dayanıklı olmasını sağlıyor ki bu da benim gibi haftada 2 defa saçını fönleyen biri için önemli bir kriter.

Özellikle benim gibi krem kullanmak istemeyen ama saçlarını nasıl yumuşatacağını düşünen ya da saçları kuru olduğu için krem haricinde banyo sonrası bakım kremi arayan ve yine benim gibi üşengeç olduğu için durulanmayan bir ürün isteyen herkese tavsiye ediyorum. Alın-kullanın :)

Ben setin içinde aldığım için kuafördeki fiyatını bilemiyorum ama internette 68 TL'ye bulunuyor.

Tam içeriği de aşağıdaki gibi..


Sizin kullandığınız durulanmayan bakım kremleri var mı? Ya da siz üşenmeden banyo sonrası maske yapıp sonra onu bir daha yıkayabilir musunuz?

4 Şubat 2014 Salı

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:4 Marrakesh Oil

Yine Marrakesh ürünleri ile devam ediyorum yazı dizime. Bu defa bu markadan tanıştığım ilk ürün olan Marrakesh Oil ile karşınızdayım.



Bu ürün benim favori saç bakım ürünüm. 2 kutu bitirdim, 22 kutu daha bitiririm tahminen :)

Bir kere içeriğinde sadece argan yağı özü değil kenevir de var. Saçlarınıza krem yapmasanız bile elinize 2-3 damla bu yağdan alıp saçlarınıza iyice yedirin bakın bakalım bir daha krem kullanmaya gerek kalıyor mu :) Yumuşacık olan saçlarınızın kuruma süresi de kısalıyor. Vallahi kısalıyor :)

Saçı ısıya karşı koruduğu için fön ya da düzleştiriciden önce kullanılması mühim. Ancak ben fönden sonra da 1 damlacık üstüne sürüp elektriklenmeyi yok ediyorum. Ürünü saçın dibine sürmüyoruz. Sadece boylarına ve özellikle de uçlarına kullanıyoruz ama zaten ürün kesinlikle yağlandırma yapmıyor. Harika bir kokusu var ve hemen de uçup gitmiyor.

Ben bazen sabah işe gitmeden kuru saçıma bile 1 damla sürüyorum. Özellikle sabahları düzleştirici ile saçlarımı düzelteceksem kesinlikle bu ürünü sürmeden saçımı ısıya tutmuyorum.

Saçların daha kolay şekil almasına yardımcı olan bu yağ inanın bana saçla ilgili bütün sorunlarınızın çözümü :)

Markanın diğer ürünlerinde olduğu gibi bu yağda da paraben filan yok ve tabi ki hayvanlar üzerinde test edilmiyor.

İşte içeriği..


Sizlerin arasında da bu ürünü kullanan veya kullanmayı düşünen var mı? Veya kullandığınız ve tavsiye edebileceğiniz başka argan yağı var mı?