- Turnikelerden içeriye girerken ayrı, asansörle yukarıya çıkmak için ayrı kuyruk beklemek demektir.
- Her gün 8 saat bilgisayar başında oturmak demektir.
- Çay ve kahveye ister istemez alışmak ve hatta tiryaki olmak demektir.
- Çekmecelerinde kalemden çok bisküvi, bitki çayı çeşitleri vs. Bulundurmak demektir.
- Masanın altında kutu kutu topuklu ayakkabı olması ve bu kutuları zaman zaman ayaklarını uzatmak için tabure gibi kullanmak demektir.
- Çeşit çeşit insan tanımak, çeşit çeşit insan yönetmek ve çeşit çeşit insan tarafından yönetilmek demektir.
- Yükseltilmeyen insanların hırsını senden çıkartması demektir.
- Herkesin en iyinin kendisi olduğunu sandığı bir yerde ayakta kalabilmek ve kendini gösterebilme çabası demektir.
- Farklı ünvanlarda olmana rağmen aynı işi yaptığın insanların senin için o daha çok kazanıyor, daha çok çalışsın diye düşünmesi demektir. (Çünkü ücret politikasını biz belirliyoruz ya!)
- Giydiğinin, yediğinin, taktığının, makyajının, oturduğun yerin, tatilde nereye gittiğinin, arabanın, karının/kocanın aklına gelebilecek her şeyinin dedikodu malzemesi olabilmesi demektir.
- Sigara içsen de içmesen de oksijensizlikten her gün 2 kere kendini bina dışına atmak istemen demektir.
- Binanın kapısından çıktığın anda sigara içenin bile midesini bulandıracak yoğun bir sigara dumanını solumak demektir.
- Basiretsiz ve yöneticilik vasıflarından uzak insanların nasıl bu kadrolara geldiğini hiç anlayamamak ama kabul etmek zorunda olmak demektir.
- Senden üst ünvanda olmasına rağmen senin ona iş anlatman demektir.
- Senden alt ünvanda olduğu için birine sürekli iş anlatman ve daha fazla sorumluluk almak zorunda olman demektir. ( Buradaki kastım ast-üst değil, aynı işi yaptığın ama ünvan olarak senden alt olan (valla ik politikası böyle ben ne yapayım))
- Kocaman bir katın öbür ucundaki kahkahayı bile duymak zorunda kalmak demektir.
- Sen nefret etsen de yan kübiğinde oturan arkadaşının mırıldandığı şarkıları dinlemek zorunda kalmak demektir.
- Hep ama hep gürültülü bir ortam ya da hiç çıt çıkmayan ortam demektir. Ortası yoktur, ya hep çok gürültülüdür çalıştığınız bölüm ya da hep ölüm sessizliğinde.
- Sizi sevmeyen yöneticinin bir üstünüze performansınızı bile-isteye yanlış aktarması demektir.
- Bol mesai demektir.
- Hafta içi akşam/ hafta sonu planlarınızın sıklıkla iptal olması demektir.
- Sana yarın erken gelip şu işi halledelim diyen insanların, sen mesaiden 2 saat önce gelirken normal saatlerinden bile geç kalmaları ve buna gülebilmeleri demektir.
- Giyinilecek markaların ve bu markaların giyilebilecek kıyafetlerinin ne kadar sınırlı olabildiğini kendi elbisenden 5 farklı insanda da görerek anlaman demektir.
- Hep bakımlı olmak gerekliliğidir. ( Evet temizlik yapmaya gelmiş gibi olanlar da vardır ama ben olması gerekeni söylüyorum)
- Çok sıkıcı toplantılar demektir.
- Berbat İngilizcesi olan insanların konuşma çırpınışlarını izlerken gıkını çıkaramamak demektir.
- Aptal insanlara tahammül etmek zorunda olmak demektir.
- Senden iş isteyenlerin beynine girip özünde ne demek istediklerini anlamaya çalışman demektir.
- En basit işi bile nasıl yapacağını kırk kere soranlara karşı sabırlı olmaya çalışmak demektir.
- Ekip arkadaşının hatasından hiç alakan olmasa da senin de sorunlu olman demektir.
- Her gün yüzlerce mail ve telefon yanıtlarken işe konsantre olmayı öğrenmek demektir.
- Senden yaptığın raporun gelişim değerlerini virgülden sonra 2 hane, diğer değerleri virgülden sonra hane olmadan yollamanı isteyerek raporu iade eden (yönetici değil seninle aynı seviye) insanları boğmamayı başarmak demektir.
- İşi olmadığı halde yeni gelen işi üstüne almayan sorumsuz insanlarla çalışmak demektir.
- Sinirlerine hakim olamayacak hale gelmektir.
- Ben kanser olmazsam başka da kimse olmaz demektir.
- Pencere kenarı bir masan varsa hele bir de üst katlardaysan harika bir manzara demektir.
- Bir elin parmağını geçmese de sonsuza dek süreceğini bildiğin arkadaşlar edinmek demektir.
- Bir kuruma bağlı olmak ve yaşadığın herşeye rağmen o kuruma içinde bir sevgi beslemek, aile gibi olmak demektir.
- Masanda hep bir A4 kağıt tutup (istifa dilekçesi yazmak için) hiç kullanmamayı istemek ama hep elinin altında dursun istemektir.
- Bazen nefret etmek bazen çok sevmek, hep bir çelişki içinde olmak ne gidebilmek ne kalabilmektir.
MERHABA İZleyici gadgedi bulamadım..
YanıtlaSilMerhaba, Sanırım ekledim ama hala deneyimsiz bir bloggerım umarım eklediğim şey doğru şeydir :) değilse yönlendirmeye ihtiyacım olabilir...
Silevet olmuş birde kelime doğrulası vardı galiba onu da kaldırırsanız tamamdır..
YanıtlaSilherşey zamanla olur canınızı sıkmayın.. bir sıkıntı olursa burdayım :)
YanıtlaSilÇok teşekkürler :)
SilBu kadar iyi anlatılır plaza hayatı ne yapabiliriz maalesef böyle bir hayat ve benim enerjimi bitiren bir hayat
YanıtlaSilAhhh enerjiyi sömürüyorrrr :( Bir gün bırakıp gidecek cesaretimiz ve gücümüz olur umarım :)
Sil