21 Şubat 2014 Cuma

Dermokozmetik.com'dan 75 TL Hediye Çeki

Malum yaş dante gibi ömrün yarısına 5 kalınca (yaşını söylememek için kırk takla atıp, okuyucusuna işkence eden blogger) bende hafiften amanın yaşlanıyorum korkuları başladı. Daha önce de bahsetmiştim size. Ben küçükken soranlar büyüyünce çok güzel olacağım derdim hep. Tabi ki öyle çok da güzel olmadım ama hep bakımlı biri oldum. Kullandığım ürün tercihlerimi de hep iyi ve doğal markalardan yana kullanmaya gayret ettim. 
30'uma girince de artık anti-aging etkili ürünleri kullanmak üzere bir araştırma yaptım ve yığınla markanın içinde kendime DDF ürünlerini beğendim. 
Dermatolog kontrolünde akşamları kullandığım özel bir kremim olduğundan (bir ara size anlatmam lazım doktorumu, baya ilginç birisi de kendisi) gündüzleri kullanabileceğim bir serum arayışım vardı ki DDF de sesimi duyup benim için sabahları da kullanılabilen gözenek küçültücü bir serum yapmış. Ürün aynı zamanda kırışıkları azaltmaya ve yüze aydınlık, genç bir görünüm vermeyi de vaat ediyor.
Ayrıca göz kremine tam karar verememiş ve DDF'in iki ürünü arasında kalmış olsam da  SPF 15 içeren yine anti-aging etkili kremi ilgimi çeken iki üründen biri. 
Tam alayım, alayım da nereden alayım derken, bakimblog'da Dermokozmetik.com sitesinin çekilişini gördüm. 
Eğer siz de benim gibi şansınızı denemek isterseniz tık tık.

20 Şubat 2014 Perşembe

Ne Okuyorum

Hani üzüm üzüme baka baka kararır demiştim ya. Hani orada Hunger Games izleyince hemen kitaplarını sipariş ettim de demiştim. İşte ilk geldiklerinde elimde başka kitap olduğu için biraz bekletmem gerekti ama Ocak 15-20 gibi başladığım seriyi Şubat'ın 8'i gibi bitirmiştim. Üç kitabını da hem de :) İşte o nedenle blogda da yorumlamam gerekli diye düşündüm.

Orijinal adı Hunger Games olan kitap aslında bir üçleme. Suzanne Collins tarafından 2008 yılında yazılmış bir gençlik romanı. Ancak sadece gençleri değil büyük küçük herkesi etkisi altına alıyor ve 2012 yılında filmi de vizyona giriyor. Şu ana kadar ilk iki kitap olan Açlık Oyunları (Hunger Games - imdb puanı 7,3) ve Ateşi Yakalamak (Catching Fire - imdb puanı 8.0) sinemada oynamıştır. Üçüncü kitap olan Alaycı Kuş ise (Mockingjay) iki film olarak sinemaya uyarlanacaktır ve bu kitabın ilk filmi 21 Kasım 2014'te Türkiye'de vizyona girecektir ki ben de kendisini heyecanla beklemekteyim.

Seriden spoiler vermeden bahsetmem gerekirse hikeye, uzak ve bilinmeyen bir gelecekte kıyamet sonrasında Kuzey Amerika üzerinde kurulu Panem ülkesinde geçmektedir. Ülke Capitol şehri tarafından yönetilmektedir ve buraya bağlı 12 mıntıka vardır. Capitol inanılmaz rahat ve zengin bir hayat sürerken mıntıkalarda ise sefalet ve fakirlik hüküm sürmektedir. Aslında hikayenin geçtiği zamandan 74 yıl önce 13 mıntıka varmış ama 13. mıntıka isyan etmiş ve kanlı bir şekilde bu isyan bastırılmış. Sonrasında, her yıl bu isyanı anmak amacıyla mıntıkalardan 12-18 yaş arasındaki birer kız ve birer erkek çocuk seçilerek bir arenaya kapatılmaya ve bu 24 çocuk sadece 1 kişi hayatta kalana kadar savaştırılmaya başlanmış. Ve bu savaş bir reality show olarak tüm ülke özellikle de Capitol tarafından takip edilen bir program. Hatta Capitol halkı çocuklar üzerinde bahisler oynamakta ve sponsor oldukları çocuklara arenada iken hayatta kalmalarına yardımcı hediyeler göndermekteler. Oyunlar için çocukların her birine eski galiplerden oluşan akıl hocaları, stilistler, güzellik ekipleri ve refakatçiler tahsis edilmekte ve hepsiyle röportajların yapıldığı TV programları düzenlenmektedir.


Katniss Everdeen ve Peeta Mellark da 74 açlık oyunları için 12. mıntıkadan seçilen çocuklardır. Hikayeyi kitapta Katniss Everdeen'in ağzından okuyorsunuz. Katniss 11 yaşındayken babasını bir maden kazasında kaybetmiştir ve annesi ile kız kardeşi Prim'e bakmaktadır. Okçulukta ustadır ve geçimlerini de zaten avlanmakla sağlamaktadır. Gale adında bir av arkadaşı vardır ve ona çok güvenmektedir. Gale ile aralarında sevgili ilişkisi olmamasına rağmen bir elektriklenme olduğu da gözlerden kaçmamaktadır. Hayatında değer verdiği başka kimse olmayan bu kızın arenadaki hayatta kalma savaşı, zekası, asiliği, karmaşık duyguları ile verdiği mesajlar sadece gençlere değil yetişkinlere de hitap ediyor.

Yazar, bu kitabı yazma fikrinin televizyonda bir kanalda reality showda insanların yarışması bir başka kanalda ise Irak'ın işgal görüntülerinin yayınlanması sonucu ortaya çıktığını söylemektedir. Kitabın baş karakteri Katniss Everdeen ise Yunan mitolojisinde Theseus'dan yola çıkarak tasarlanmış, oyunlar da gladyatör oyunlarından esinlenerek kurgulanmıştır.

Sürükleyici olduğu kadar düşündürücü olan seriyi okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Özellikle 3. kitapta yönetmek, yönetilmek ile ilgili çok düşündürücü noktalar var. Kendi yaşantılarınızdan bile tanıdık sahneler bulabileceğiniz bir üçleme Açlık Oyunları. Spoiler vermemek adına daha fazla anlatmak istemiyorum. Okuyun, konuşalım, tartışalım diyorum :)

Sizler neler okuyorsunuz bu aralar. Tavsiye edebileceğiniz kitaplar var mı?

Sevgilerimle :)

17 Şubat 2014 Pazartesi

Sigarayı Bırakmak Üzerine

17 yaşında, ÖSS'ye hazırlanırken, pek tabii ki arkadaş etkisi ile başladım sigaraya. Sigara içen bir arkadaşıma kızıp, sen içersen ben de içerim gibi saçma bir tepki ile içtim hayatımdaki ilk sigarayı. Öncesinde denemişliğim bile yoktu. Keşke farklı şekilde kızsaymışım arkadaşıma diyorum şimdi :)
Yani 12 sene olmuş ben bu illete başlayalı. 12 senedir bir zehir kullanıyorum. 2-3 defa bırakmaya teşebbüs ettim ama başarısızlıkla sonuçlandı hepsi de. Normalde güçlü ve iradeli olan ben konu sigara olunca tüm yelkenlerimi suya indiriyorum. Bağımlılık böyle bir şey işte :(
Hep bir bahanesi vardır sigara içenin. Şu sınav bitsin, şu okul bitsin, bir iş bulayım, daha iyi bir iş bulayım, hele bir yükselme sınavlarımı geçeyim, evlilik telaşı bitsin, askerlik tamamlansın, yarın olsun, gelecek sene olun derken asla "hadi şimdi" diyemeyiz. Biz diyemedikçe de o zehir bizi iyice esir alır. Zevk aldığımızı düşünürüz sigaradan, stresi yenmemize yardım ettiğini, sinirlendiğimizde sakinleştirdiğini, işyerinde mola için bahane olduğunu ve bunlar gibi yine bir sürü bahaneler işte.
Gerçekse tamamen bağımlı, KÖLE olduğumuzdur. Kabul etmemek, gerçekle yüzleşmemek için istediğimiz zaman bırakabileceğimizi ama sigara içmeyi sevdiğimizi söyleriz herkese. Sigara içmeyenleri böyle kandırdığımız gibi biz birbirimizi bile böyle kandırırız. Çünkü buna inanmayı tercih ederiz.
Bu kadar atıp tutuyor olmama rağmen ben de hala sigara içmekteyim. Ben bu yazıyı yazarken tarih 15 Şubat. Ancak ben bu yazıyı 17 Şubat'ta yayınlanmak üzere programlayacağım. Ve umuyorum ki siz bu yazıyı okurken ben son sigaramı çoktan söndürmüş olacağım. Belki biraz gergin, çokça sinirli ve de korkuyor olacağım ama yine de deniyor olacağım.
Bir süredir kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Kimseleri dinlemek istemiyorum bu konuda. Kimse bana akıl vermesin, hatta yapabilirsin bile demesin isiyorum. Baskıya değil sadece desteğe ihtiyacım var. Ama bu destek aslansın, kaplansın desteği değil. Ben sinirliyken, bunu aşmaya çalışırken anlayışlı olunmasına, kaprisimin çekilmesine ihtyacım var sadece. Kolay olmayacak çünkü biliyorum.
Kimileri dedi ki azaltarak sigara bırakılmaz, birden bırakacaksın. Tamam, peki siz çok biliyorsunuz ve öyle bıraktınız, ya da bırakamadınız hatta belki de hiç içmediniz ama ben öyle yapmıyorum. Ben 1 Şubat'tan beri sigarayı azalttım. Günde 8-10 tane yerine 3-4 tane içmeye başladım. Özellikle öğlen yemeklerinden sonra sigara içmeyerek yemek sonrası sigara bağımlılığımı kırmaya çalıştım. Herkes aksini düşünürken bunu başardım da. Artık öğlen yemeklerinden sonra sigara aramıyorum. Kendimce  bırakma sonrası stresimi azaltmaya çalışıyorum. Gün içinde molaya çıkmaktan vazgeçmedim ama indiğimde 2 yerine 1 sigara içtim ve buna da alıştım. Şimdi tek sigara yeterli geliyor. Akşam yemeklerinden sonra mümkün olduğunca içmemeye çalıştım ama çok canım istediğinde de kendimi fazla sıkmadım. Şimdi günde 3-4 sigara ile mutlu bir hayat sürüyorum.
Bir yandan da kendimi iğrendirmeye çalışıyorum. Sigara kokan birisi geldiği zaman, bak sen de böyle iğrenç kokuyorsun, saçlarına, üstüne siniyor bu koku, insanların midesini bulandırıyorsun diyorum. Bak cildine o kadar bakıyorsun ama yine de sigaranın zararlarına karşı koruyamıyorsun onu, çirkin yaşlanacaksın sen sigara içersen diyorum. Spor yaparken çabuk tükenmeye başladın, gençken hissetmiyordun etkisini ama bak artık nefes nefese kalıyorsun, ileride daha da kötü olacak iki merdiven bile çıkamayacaksın diyorum. Çocuğun olursa bir gün senin yüzünden o da bağımlılığa daha yatkın olacak. Kurtul ki onu da koru diyorum. Diyorum da diyorum işte :)
1 Mart'ı kendime hedef koymuştum ama sonra iş yerinden bir arkadaşım Allen Carr'ın Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu kitabını verdi bana. Kitap eski bir tiryakinin sigara bırakma yönetimini anlatıyor. Hem de kilo almadan, stres yaşamadan vs. Ayrıca bir de hipnoterapi cd'si hediye ediyor. Etiler'de de bir merkezleri var orada seminere katılarak da sigaradan kurtulabiliyorsunuz. Çok da bilmediğimiz şeyler filan yazmıyor kitapta. Söylediklerini yapabileceğini filan da düşünmüyorum. Sadece kitabın bir yerinde şimdi son sigaranızı için diyor ve oraya ne zaman geleceğimi bilmiyorum. Bir anda çıkacak işe karşıma. İşte son sigaramı gerçekten de o noktada yakmaya karar verdim. O yüzden okumaya devam ediyorum kitabı. Ve işte o gün ya bugün (15 Mart) ya da yarın. Yani dediğim gibi bir aksilik olmazsa siz bu yazıyı okurken ben sigarayı bırakmış olacağım...
Bana sabır dileyin ne olur. Başarma gücü dileyin. Bir de fazla kilo almamamı dileyin. Bildireceğim size durumları :)

Sevgilerimle,

15 Şubat 2014 Cumartesi

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:8 Son Sözler

Saç bakımı hakkında söyleyecelerim önceki 7 postum kadar :) Ancak elbette hiç bir ürün sizin için mucizeler yaratamaz. Sadece destek olabilirler.

Size düşenler ise düzenli ve sağlıklı beslenmek, bol bol meyve-sebze tüketmek, proteini eksik bırakmamak.


Sigara kullanmamak. (bu konuya sonra eğileceğiz. Siz benim yaptıklarımı yapmayın, yap dediklerimi yapın işte :) )


Bol bol su içmek.


6-8 haftada bir saçlarınızın kırıklarını aldırmak.


Ayrıca benim gibi eğer çok yıpranmış saçlarınız varsa diye söylüyorum keratin bakımını es geçmeyin. Sağlıklarına kavuşana kadar ayda 1 yaptırdım. Şimdi 2-3 ayda bir olarak devam ediyorum. Bir de Natura Keratin'i keşfettim ama henüz deneme fırsatım olmadı. Bu firma hem düzleştirme amaçlı brezilya fönünü hem de sadece keratin bakımını evde yapabilmemiz için setler hazırlamış. Ürünleri için formaldehit içermiyor ve sert kimyasallardan da arındırılmıştır diyor. Gerçi biraz altında da 15 yaş altı çocuk, hamile ve emziren bayanlar için sakıncalı diyor. Yani kimyager değilim anlamıyorum işte bu kadarından ama yine de evde keratin bakımı denemek isteyenler için bir tercih olabilir diye düşünüyorum. Kullanan ya da bilen varsa lütfen deneyimlerinizi benimle de paylaşın :)

Son olarak da saçlarınızı yıkadıktan sonra son durulama için bir bardak suya bir tatlı kaşığı elma sirkesi koyup karıştırın. Saçlarınızın nasıl da parlaklaşacak göreceksiniz...

Böylece bu serinin sonuna gelmiş bulunuyoruz :) Sevdiniz mi sevmediniz mi yazı dizimi söyleyin tamam mı. Umarım yararlı bilgiler verebilmişimdir.

Sevgiyle kalın :)

12 Şubat 2014 Çarşamba

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:7 Milk Shake Saç Bakım Köpüğü

Hayatıma giren son güzellik bu köpük.. Birkaç blogda okumuştum bu ürünü. Kokusunun o kadar harika olduğunu söylüyorlardı ki ben de kuaförüme sormaya karar verdim. Saçlarımın güzel kokması konusunda biraz hassasımdır. Fön çekince saçlardaki şampuan kokusu ne yazık ki yok oluyor. Ben sigara da kullandığım için (bu yakın zamanda başka bir post konusu olacak çünkü bırakma savaşına girmeme çok az kaldığını hissediyorum artık) saçlarımın güzel kokmamasından şikayetçiyimdir hep. Geçen haftalarda kuaföre milk shake diye bir ürün varmış sizde bulunuyor mu diye sordum ve yanıt 2 gün sonra geliyor oldu. Doğru düzgün neye yaradığını bile bilmememe rağmen çok güzel koktuğunu ve kokusunun kalıcı olduğunu okuduğumdan hemen bir tane ayırttım ve 2-3 gün sonra gidip aldım.


200 ml.si 53 TL. Ürünün yoğun nemlendirme ve koruma özelliği var. Fön öncesi uygulanırsa saçı ısıya karşı koruyor. Islak, nemli ya da kuru saça uygulanabiliyor. Durulanmyor. İçeriğindeki süt proteinleri ile saça bakım yapıyor, parlatıyor ve besliyor. Köpük formda. Kullanmadan önce şişeyi çalkalayıp baş aşağı çevirip bir miktar avucunuza sıkıp saçınıza yediriyorsunuz.

Besliyor mu beslemiyor mu inanın hiçbir fikrim yok. Ama kokusu bir harika. Saçlarınız vanilyalı milk shake kokuyor. Aslında bir sonraki yıkamaya kadar kaldığı iddia ediliyor ama bende ki dayanma süresi sadece 1 gün. Ertesi sabah saçımı yıkamasam dahi yeniden sürmem gerekiyor. Kesinlikle normal köpükler gibi yapış yapış bir hissi yok. Aksine saçları yumuşacık yapıyor ve kuru saça dahi uygulansa saçın formunu bozmak ya da yağlandırmak gibi bir durumu yok. Ürün nemlendirici olarak vücudunuza da kullanılabiliyor ancak ben sadece saçıma sürüyorum. Ama gerçekten kullanım sonrası ellerimi yıkama ihtiyacı hissetmiyorum. Hızlıca emilip gidiyor ve geriye sadece yumuşaklık hissi kalıyor.

Dediğim gibi ben her sabah az miktarda sıkıp saçıma sürüyorum ve o koku ile bütün gün mutlu oluyorum. Bir de iş yerinde durup durup saçımı koklamaktan vazgeçsem iyi olacak aslında ama dayanamıyorum. O kadar güzel ki :)

İçeriğini fotoğrafa tam sığdıramadım ama yine de görmek isteyenler için aşağıya koyuyorum.


Aranızda bu ürünü deneyen ve benim gibi aşık olan başka kimse var mı?

9 Şubat 2014 Pazar

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:6 Softem Saç Bakım Yağı

Bugün sizleri en doğal saç bakım ürünüm ile tanıştırmak istiyorum. Kendisini Watsons'tan sadece 15 TL'ye almıştım ve oldukça da memnun kaldım.

İçeriği tamamen doğal olan bu saç bakım yağı benim saçımın kuruluğunu gidermede en büyük yardımcılardan birisi.

100 ml'lik ürünün içinde susam yağı, badem yağı, çam terebentin yağı, çörekotu yağı, zeytinyağı, ısırgan yağı, defne yağı, jojoba yağı, hawai cevizi yağı, biberiye yağı, mersin yağı ve e vitamini var. Başka da hiçbir şey yok. Bu kadar doğal bir ürünü ancak aktarda hazırlatabileceğimi düşünürken karşıma çıkan bu kutunun içeriğini okuyunca direk sepete atmıştım :) Fiyatının uygun olması da bir başka artısı tabii.


Ben banyodan 2 saat kadar önce saç diplerim de dahil olmak üzere tüm saçıma masaj yaparak uyguluyorum ve önce streç film üstüne de bir havlu sarıp, evin içinde fazla göze çarpmamaya çalışıyorum. Nitekim evli kadının derdi de bunlar işte. Maskelerimi bile adam spordayken yapmaya çalışıyorum aman görmesin o hallerimi diye :)

Sürerken çok yoğun bir kokusu var. Gerçi ben seviyorum ama hassasiyeti olanlar koklamadan almasınlar derim. Yıkanıp fönlendikten sonra koku büyük ölçüde kayboluyor ama çam terebentin kokusu biraz daha inatçı saçınızdan uçup gitmek konusunda. Eğer sevmiyorsanız bu konu canınızı sıkabilir diye düşünüyorum.

Kutusunda haftada 2 defa kullanılabilir yazıyor. Ben haftada 1 kullanıyordum ama yavaş yavaş 2 haftada bire düşürmeyi planlıyorum. Bazen saçımdan arındırmakta zorlandığımı hissediyorum. Banyodan sonra kullandığım bakım kremim ve yağım da olduğu için tamamen vazgeçmek değil ama kullanım sıklığını azaltmaya karar verdim.

Yoksa kesinlikle tekrar tekrar alacağım bir ürün ki zaten dibini gördüğüm için en kısa zamanda Watsons'a uğrayıp stoklamam gerekiyor.

Sizin aktarda hazırlattığınız ya da tek başına sürdüğünüz bakım yağlarınız var mı?

7 Şubat 2014 Cuma

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:5 Marrakesh X Leave-In Treament&Detangler

Marrakesh serisinin benim elimdeki son ürününü tanıtacağım bugün sizlere. Marrakesh X durulanmayan bakım kremi...

Bu ürün de elime daha önce bahsettiğim setle birlikte geçti. O gün bugündür de Marrakesh Oil ile birlikte beni saç kremi kullanmaktan kurtaran kahramanlar olarak hayatımda yer almaktalar. Saçlarım kuru oldukları için (artık eskisi kadar kötü olmasa da hala haftada 2'den fazla saç yıkayamıyorum) hem bakım sütünü hem de yağını kullanmama rağmen saçımda bir ağırlık oluşturmuyorlar. Zaten ürünler yağlandırma yapmıyorlar. Saç tarafından hızlıca emilme özellikleri var.


Kenevir ve argan yağı özü içeren bu krem tüm saç tipleri için dizayn edilmiş. Saçınızı nemlendiriyor ve ısı ile şekillendirme sırasında koruyor. Parlaklık veriyor, düzleştiriyor, elektriklenmeyi kontrol ediyor, uçuşmayı engelliyor, saç rengini koruyor, saçı güçlendiriyor, kırılmayı engelliyor ve saçı güneşten koruyor. Yapamadığı bir yemekle temizlik anlayacağınız :)

Paraben ve türevlerini içermiyor.  Hayvanlar üzerinde test edilmiyor.

Dediğim gibi benim için zor vazgeçilecek bir ürün. Özellikle krem kullanmadığım zamanlarda saçımı hızla yumuşatıp sorunsuz açmaya yaraması nedeniyle benim kalbimi çoktan kazandı kendisi :) Ayrıca ısıya karşı saçlarımı iyi koruduğunu gözlemliyorum. Bu kremi kullanmaya başladığımdan beri özellikle düzleştirici kullanırken saç uçlarımda cızrtt sesleri duymamaya başladım. Bu da içimi çok rahatlatıyor çünkü ne zaman o sesi duysam benim de içim cızrtt ediyordu :(

Yalnız yağın aksine bu ürünü kuru saçıma uygulamıyorum. Sadece banyodan çıktıktan sonra havlu ile nemi alınmış saça yağdan önce sürüyorum. Kuru saça sürüldüğünde yağlanmaya sebep olabilir gibi geliyor.

Gerçekten de fönümün daha dayanıklı olmasını sağlıyor ki bu da benim gibi haftada 2 defa saçını fönleyen biri için önemli bir kriter.

Özellikle benim gibi krem kullanmak istemeyen ama saçlarını nasıl yumuşatacağını düşünen ya da saçları kuru olduğu için krem haricinde banyo sonrası bakım kremi arayan ve yine benim gibi üşengeç olduğu için durulanmayan bir ürün isteyen herkese tavsiye ediyorum. Alın-kullanın :)

Ben setin içinde aldığım için kuafördeki fiyatını bilemiyorum ama internette 68 TL'ye bulunuyor.

Tam içeriği de aşağıdaki gibi..


Sizin kullandığınız durulanmayan bakım kremleri var mı? Ya da siz üşenmeden banyo sonrası maske yapıp sonra onu bir daha yıkayabilir musunuz?

4 Şubat 2014 Salı

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:4 Marrakesh Oil

Yine Marrakesh ürünleri ile devam ediyorum yazı dizime. Bu defa bu markadan tanıştığım ilk ürün olan Marrakesh Oil ile karşınızdayım.



Bu ürün benim favori saç bakım ürünüm. 2 kutu bitirdim, 22 kutu daha bitiririm tahminen :)

Bir kere içeriğinde sadece argan yağı özü değil kenevir de var. Saçlarınıza krem yapmasanız bile elinize 2-3 damla bu yağdan alıp saçlarınıza iyice yedirin bakın bakalım bir daha krem kullanmaya gerek kalıyor mu :) Yumuşacık olan saçlarınızın kuruma süresi de kısalıyor. Vallahi kısalıyor :)

Saçı ısıya karşı koruduğu için fön ya da düzleştiriciden önce kullanılması mühim. Ancak ben fönden sonra da 1 damlacık üstüne sürüp elektriklenmeyi yok ediyorum. Ürünü saçın dibine sürmüyoruz. Sadece boylarına ve özellikle de uçlarına kullanıyoruz ama zaten ürün kesinlikle yağlandırma yapmıyor. Harika bir kokusu var ve hemen de uçup gitmiyor.

Ben bazen sabah işe gitmeden kuru saçıma bile 1 damla sürüyorum. Özellikle sabahları düzleştirici ile saçlarımı düzelteceksem kesinlikle bu ürünü sürmeden saçımı ısıya tutmuyorum.

Saçların daha kolay şekil almasına yardımcı olan bu yağ inanın bana saçla ilgili bütün sorunlarınızın çözümü :)

Markanın diğer ürünlerinde olduğu gibi bu yağda da paraben filan yok ve tabi ki hayvanlar üzerinde test edilmiyor.

İşte içeriği..


Sizlerin arasında da bu ürünü kullanan veya kullanmayı düşünen var mı? Veya kullandığınız ve tavsiye edebileceğiniz başka argan yağı var mı?

30 Ocak 2014 Perşembe

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:3 Marrakesh Şampuan ve Saç Kremi

Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi ben iki farklı şampuan kullanıyorum. Çünkü ikisinden de vazgeçemiyorum :) İşte bugün size kullandığım diğer şampuanı tanıtacağım.

Marrakesh Amerikan menşeli bir marka. Ben kendisi ile yaklaşık 2 sene önce oturduğumuz sitenin kuaföründe tanıştım. İlk önce daha sonraki yazılarımda bahsedeceğim argan yağını kullanmıştım. Sonra bir kampanya ile sampuan ve saç kremini de içeren bir set aldım ve o kadar memnun kaldım ki seti yedekledim. Bizim kuaförde ayrı ayrı fiyatları ne kadar bilmiyorum ama internetten gördüğüm kadarı ile şampuan 48, saç kremi ise 54 TL. Dediğim gibi ben bu iki ürünle birlikte argan yağı ve bakım sütünü de içeren bir seti 160 TL'ye aldım.



Şampuan hint keneviri ve argan yağı içeriyor. Tüm saç tiplerini nazikçe temizliyor. Saçların canlı ve kuvvetli olmasını sağlayacağı gibi ilk kullanımdan itibaren parlaklık ve gücü de hissedeceğinizi iddia ediyor.
Paraben, propilen, sülfat ve boyar madde içermiyor.
Hayvansal içeriği yok ve hayvanlar üzerinde test edilmiyor.


Ürün gerçekten de vadettiklerini yerine getiriyor. Sülfat olmadığı için az köpürüyor ama temizlendiğini hissediyorsunuz. Bunu tekrar tekrar söylemek istiyorum. Lütfen şampuan az köpürüyor diye saçınızın temizlenmediğini düşünmeyin. Yani bütün dert köpükse o zaman kafamıza deterjan da sürebiliriz öyle değil mi? O çok köpüren market şampuanlarındaki zararlı maddelerin saç derinizden içeriye sızarak size gelecekte kötü sürprizler hazırlıyor olmaları oldukça muhtemel. Sağlığımızı korumanın bir yolu da cildimize sürdüğümüz her türlü ürünün içeriğini bilmek ve mümkün olabildiğince tehlikeli maddelerden uzak durmak.

Benim yorumlarıma gelecek olursak, piyasadaki argan yağlı olduğu iddia edilen bütün şampuanlara göre çok daha etkili bir ürün olduğunu saçımı yumuşacık yapmasından anlıyorum. Ayrıca kokusu mükemmel ama çok kalıcı değil. Gerçi bu benim saçlarımı fönlüyor olmamdan da kaynaklanıyor olabilir :)

Gerçekten saçlarımı daha güçlü hissediyorum ve sağlıklarına kavuşmalarındaki en önemli karakterin de bu şampuan olduğunu düşünüyorum.

Ürünün içeriği aşağıdadır.

Aynı serinin saç kremini de sete dahil olduğu için aldım. Zaman zaman kullanıyorum ve bir önceki yazımda bahsettiğim Organix markasının saç maskesine göre daha iyi olduğunu düşünüyorum. Saçları fazla ağırlaştırmadan yumuşacık yapıyor. Şampuandan sonra saçta 2-3 dakika bekletmek fazlasıyla yeterli oluyor. Saçın elektriklenmesini önlüyor ve şampuana destek olarak saçın güçlenmesine yardımcı oluyor. Ama yine de ben hala kremlere karşıyım :)


Her iki ürünün de bence en önemli özelliği her saç tipi için kullanılabilmeleri. Ayrıca boyalı, gölgeli ve röfleli saçların genellikle kazık kesmesine neden olan sülfatsız şampuanların aksine marrakesh ürünleri bu saç tiplerine özellikle tavsiye ediliyor. Ki benim saçlarımda da boya olmasına rağmen sertleşme sorunu yaşamadığım gibi aksine saçlarım yumuşacık oluyor.

Kremin içeriğine bakmak isterseniz

Sizler ne tür şampuanlar kullanıyorsunuz? Özellikle saçlarımı gürleştirecek bir önerisi olan varsa duymayı çok isterim :)

28 Ocak 2014 Salı

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:2 Organix Moroccan Argan Creme Sheer Opulence Masque

Geçen gün başladığım saç bakım yazısı dizime yine Organix markasının argan yağlı krem maskesi ile devam ediyorum.

Ekstra nemlendirici lüks Moroccan argan ışıltı veren maske, içeriğinde bulunan krem haline getirilmiş argan yağı sayesinde saçlara derinlemesine etki ederek, saç kütüküllerini sürüzsüzleştirip, yumuşak ve parlak bir görünüm kazandırmayı vadediyor.

Sülfat ve paraben içermiyor, hayvanlar üzerinde test edilmiyor.

Deniz ve havuz suyuna maruz kalmış, açılması zor saçları kolayca açabilmek için ihtiyacı olan günlük bakımı sağlayabilmek amacıyla her banyoda kullanılabiliyor.

Yurt dışında 7,5 dolar, Türkiye'de ise 40 TL civarında bir fiyatı var.


Özellikle saçlarınız çok kuru ise bu maske bulunmaz bir nimet. Arkasında da yazdığı gibi şampuan sonrası saçlarıma sürüp 3-5 dakika beklettikten sonra saçlarım ipek yumuşaklığına kavuşuyor. İşlem görmüş ve kolay açılmayan saçlar için birebir. İçeriğindeki keratin saçlarınızı onarmaya yardımcı. Kokusu harika. Saçlarımda elektriklenmeyi engelliyor. Ayrıca saçlarıma ışıltı da kattığını düşünüyorum.

Ancak geçen yaz sırtımda ve kollarımda çıkan alerjik sivilcelere saç kremlerinin neden olmuş olabileceğini düşünüyorum. Nedense tam saçlarımın bittiği hizaya kadar çıkan, krem kullanmayı kesene kadar geçmek bilmeyen (doktorun verdiği bir yığın ilaca rağmen) ve gerçekten krem kullanmayı bırakınca birden düzelen bu durum beni bütün saç kremlerinden soğutmuş bulunuyor.

Ben de çareyi banyodan krem yapmadan çıkıp sonrasında sırtımı ve kollarımı havlu ile koruyarak nemlendirici bakım ürünleri uygulamada buldum. Sivilceler tamamen geçtiği için arada sırada bu ürünü kullanmaya devam ediyorum ama bu sefer de banyodan sonra sürdüğüm ürünlerle birleşince saçlarımda ağırlık oluşuyor.

Anlayacağınız, boşa gitmesin diye arada sırada kullanıp bitireceğim elbette ama ben bu ürünü bir daha almayacağım.  Yine de çok kuru saçlarınız varsa tavsiye edebileceğim bir ürün kendisi.

İçeriğine bakmak isterseniz..

Siz saçlarınızı açmak için hangi yöntemi kullanıyorsunuz? Çok yakın bir arkadaşım krem kullanmayınca başka ne ürün kullanırsa kullansın saçlarını yumuşak hissetmediğini söyledi. Ben böyle bir sıkıntı çekmiyorum. Ya da çekmediğimi zannediyorum :) Siz ne düşünüyor, neler yapıyorsunuz bu konuda?

25 Ocak 2014 Cumartesi

Saç Bakımı Yazı Dizisi No:1 Organix Moroccan Argan Oil Şampuan


Saç bakımı üzerine bir yazı dizisi paylaşmaya karar verdim ki sizleri de deneyimlerimden haberdar edebileyim. 

Öncelikle söylemem gerekir ki 18 yaşımdan beri saçımda çeşitli renklerde balyaj, gölge ve komple boya denemelerim olmuştur. Ayrıca saçlarım avuç avuç dökülürdü ve kendimi bildim bileli de hep çok kurudur. Öyle ki eskiden 1 hafta yıkamasam kimse anlayamazdı. Kimi insanlar bunun bir avantaj olduğunu düşünse de aslında saçın kendi yağı ile beslenmesi saç sağlığı açısından çok önemlidir. Aksi halde kuru, mat görünümlü ve sürekli kırılan, sağlıksız gözüken saçlarınız olur. Nitekim ben de senelerdir böyle saçlarla dolaşır ve hacimli, sağlıkla parlayan saçlara bakıp bakıp gıpta ederdim.  Hala istediğim kadar gür değiller saçlarım ama sanırım onu da ince telli olmalarına borçluyum ve tahminen yapacak pek birşey de yok :)

Saçlarımı sağlığına kavuşturma projem bundan yaklaşık 3 yıl önce eşimin kızıl saçlarımı kahverengiye boyatmamı istemesi ile başladı. Madem açıcı kullanmayı ve sürekli boyamayı gerektirmeyen bir renge geçiş yapıyorum bari biraz gayretle şu saçları da adam edeyim dedim ve organik boya ile boyatmaya başladım. Bundan 3-4 ay öncesine kadar da organik dışında saçıma boya sürdürmedim.  Yine yoğun bakım dönemimin değişmez uygulamaları ise her boyadan sonra keratin bakımı yaptırmam ve en fazla 2 ayda bir saçlarımın ucundan bir parmak kestirmemdi. Evet saçlarınız pek uzayamıyor 2 ayda bir kestirdiğiniz için ama sağlıklı gözükmeyen uzun saç istemiyorum dedim ki zaten saçlarım da pek kısa sayılmazlar yine sırtımın yarısını kapatıyorlar. 


Buraya kadar size kuaför maceralarımdan bahsetmiş oldum. Şimdi ise gelelim yazımızın asıl önemli kısmına. Evde hangi ürünleri, ne sıklıkla, nasıl kullanıyorum ve bu ürünlerle ilgili neler düşünüyorum bakalım...


Bugün size birçoğunuzun da bildiği, en azından duyduğu bir markadan, Organix'ten bahsedeceğim.
Ben bu marka ile Amerika'da tanıştım ve hem şampuanını hem de saç kremini 9'ar dolara satın aldım. Türkiye'de ise şampuanı 35 TL ile 40 TL arasında fiyatlara bulabiliyorum.




Organix Moroccan Argan Yağlı Şampuan

  • Ürün, kendi tanıtımında, kuru ve yıpranmış saç tellerine anında nüfuz edip nemlendirmeyi, yenilemeyi, saçlarınızı yumuşatmayı ve ışıltı katmayı vadediyor.
  • Bununla da kalmayıp mevsimsel ve hastalığa bağlı saç dökülmelerini engellemede etkili olup, dökülen saçların yeniden çıkmasına ve saçların sağlıkla uzamasına yardımcı olacağı söyleniyor.
  • İçeriğindeki Omega 3 ve Omega 9 yağ asitleri ile zarar görmüş saç köklerini orarmaya yardımcı oluyor.
  • UV ışınlarına ve çevresel kirliliğe karşı da koruyucu.
  • Serbest radikallere karşı güçlü bir anti-aging etkisi sağlıyor.
  • Fosfat içermediği için boyanın kalıcılığını artırmaya da yardımcı oluyor. Ayrıca paraben ve sülfat da içermiyor.
  • Ürün hayvanlar üzerinde test edilmiyor ve kutusu da doğada %100 çözünüyor.


Kendi yorumlarıma gelecek olursak gerçekten de bir dönem yaşadığım yoğun saç dökülmesini engellediği doğrudur. Mevsim dönümlerinde bile artık avuç avuç saçla birlikte göz yaşı dökmeye son vermiş bulunuyorum ki ben bu yüzden doktora bile gitmiş ve çözüm bulamamış biriyim. Sırf bu nedenle bile yeniden alabilirim bu ürünü. 

Sülfat içermediği için fazla köpürmüyor. Bu da bazı insanlarda iyi temizlemiyormuş hissi uyandırıyor. Buna benim kuaförüm de dahil. Hafta içi iş dönüşü şampuanımı da alıp saçımı kuaförde yıkatıp fönletirken her seferinde o kadar ürün kullanmana gerek yok diyorum ama köpürmüyorsa temizlenmez mantığıyla döküyor da döküyor şampuanı :) Siz siz olun şampuan köpürmüyor diye temizlemez sanmayın. Evet, ilk yıkamada az, ikinci yıkamada ise orta köpürme yapıyor ama inanın temizlik hissi değme şampuanlara taş çıkartır. Ayrıca kokusu da bir harika. 


Özellikle işlem görmüş saçlarda vadettiği gibi bir yumuşaklık sağlamıyor. Mutlaka krem kullanılması gerekli. Ancak ben krem kullanımını bıraktığım için banyodan sonra daha sonraki yazılarımda bahsedeceğim bakım sütü ve yağlarla da yeterli yumuşaklığı elde ediyor ve saçlarımı rahatlıkla tarayabiliyorum. Ancak tahminim saçı işlem görmüş bir çok insanın bu sampuanı kremsiz kullanamayacağı yönünde. Başından uyarmış olayım :)


Saçlarım eskiye oranla oldukça parlaklar ama bunu sağlayan ürünün hangisi ya da hangileri olduğunu bilemediğim için bu konuda yorum yapamayacağım.


Genel olarak ben şampuandan memnunum ve kullanmaya devam edeceğim. Saçlarımı haftada 1 gün bu şampuanla yıkıyorum. Diğer yıkamada ise farklı bir ürün kullanıyorum. Zaten daha fazla da yıkayamıyorum aksi halde çok kuruyorlar.


İçeriğini incelemek isteyenler de aşağıda görebilirler.


Siz dökülmeyi önlemek için neler yapıyorsunuz? Kullandığınız şampuan veya bakım ürünlerini benimle de paylaşır mısınız?

Sevgiyle kalın :)


23 Aralık 2013 Pazartesi

İlk Mimim

Sevgili prenseslik benim neyime beni mimlemiş. İlk defa resmi olarak mimlenmiş bulunuyorum, çok heyecanlıyım efendimm :) Prenseslik benim neyime'ye çok teşekkür ediyor ve hemen yanıtlara geçiyorum.

1) en sevdiğin renk?
Aksesuarda kesinlikle kırmızı. İş yerinde çalışma masamın üzeri kırmızı objelerle doludur. Ancak kıyafette yeşili tek geçerim. Yine de tek cevap verilmeli ise "kırmızı candır".

2) en sevdiğin çiçek?
Lale. Beyaz lale. Sevgili eşime kolaylık oluyor aslında. Senede sadece 2-3 ay sevdiğim çiçek piyasada bulunabildiği için öyle her özel günde çiçek derdine düşmüyor adam nasılsa bizimkinin sevdiği çiçeğin mevsimi değil diye :)

3) en sevdiğin yemek/sebze/içecek?
Makarna - herhangi bir bol kalorili sosla :) 
Patlıcan - mutlaka etli bir yemek halinde
Kahve - bol sütlü ve şekersiz
Yalnız bir de peynire deli olurum (türü fark etmez ne olsa yerim hatta zaman zaman kendimi buzdolabından aşırırken bulurum) ona yer vermeden geçemedim. 

4) en sevdiğin yerli yabancı şarkı?
Her hafta, bilemedin her ay değişir bu liste benim için. Son günlerde en çok Pink - Just Give Me a Reason ve Model - Değmesin Ellerimiz dinliyorum ama siz bu yazıyı okurken ben çoktan başka bir şarkıya geçmiş olabilirim :) 
Edit: Robbie Williams - Feel galiba hiç sıkılmadan senelerdir dinleyebildiğim tek parça olarak kayıtlara geçebilir.

5) en sevdiğin komedyen?
Yerli - Cem Yılmaz
Yabancı - Jim Carrey (bence komedyen sayılır yani. Öyle değil mi)

6) en sevdiğin kız-erkek ismi?
Canan / Efe  İleride çocuk sahibi olursam çocuklarıma da vereceğim isimler olur kendileri :)

7) en sevdiğin kitap?
Özel olarak "en sevdiğim" kitap yok. Ben kitapları çok severim zaten. Ancak okurken en keyif aldığım kitap olarak şu anda aklıma gelen "Serenad - Zülfü Livaneli"

8) en sevdiğin yerli-yabancı oyuncu?
Tom Cruise - Evet biraz çocukluk ve gençlik aşkım olur kendisi hatta eşim kendisini kıskanmaktadır :)
Halit Ergenç'i çok severim ama Kıvanç Tatlıtuğ da bu işi iyi becerdi sanki değil mi?

9) en sevdiğin yerli yabancı film?
Çağan Irmak'ın bütün filmleri benim için "en"dir.
Yabancıyı baya düşündüm ama galiba Nothing Hill diyeceğim.

10) en sevdiğin yerli yabancı dizi?
Muhteşem Yüzyıl izlediğim tek yerli dizi ve gayet de ayıla-bayıla izliyorum :)
Yabancı dizilerimi say say bitmez ama tüm zamanların en sevdiğim yabancı dizisi son sezonunu oynamakta olan How I Met Your Mother

11) en sevdiğin yerli yabancı şehir?
Offf İstanbul offfff. Ne seninle ne sensiz.
New York ise sadece bir defa gitmiş olmama rağmen açık ara en sevdiğim yabancı şehir.

13) en sevdiğin mevsim gün ay?
Şimdi mevsim olarak hangisine girer ben de tam çıkaramıyorum ama dışarıya kısa kollu ile çıkacağım kadar sıcak, bunaltıp-terletmeyecek kadar serin olan mevsim favorim :) Cumartesi dediğin candır. Ekim'e de özel bir ilgim yok ama sonuçta doğduğum ay olduğu için kendisine torpil yapabilirim :)

14) en sevdiğin kıyafet/ kıyafet tamamlayıcı/ takı?
Sevgili tektaşım her Allah'ın günü benimledir, ayrıca küpesiz çıkmam abi :)

15) en sevdiğin makyaj malzemesi/bakım ürünü?
Hepsini seviyorum, hepsini. İnsan çocuklarını nasıl ayırır :) Ama vazgeçemeyeceğim şey el kremi ve dudak balmı. Onlarsız acı çekiyorum. Cidden, fiziki acı yani :) kuruluğu siz düşünün artık.

16) en sevdiğin çizgi karakter?
Tazmanya canavarııııııııı

17) en sevdiğin anı?
Elbette çok ama çok fazla güzel anım var ama Canan'la geçirdiğim anılarım benim için en özelleri sanırım.

18) en sevdiğin özelliğin?
Hafızam. Unutmam ben. Hiç birşeyi unutmam. Yapılan iyiliği ve kötülüğü de unutmam. O yüzden en sevdiğim özelliğim aynı zamanda en sevmediğim özelliğimdir. Çünkü yerine göre çok iyi ya da çok tehlikeli bir özellik olmaktadır!

19) en sevdiğin his?
Huzur. Allah kimsenin huzurunu eksik etmesin.

20) en sevdiğin canlı?
Annem... Çok şükür hayatta ve benim hayatımda en sevdiğim insan. 

Pekala mim için tekrar teşekkür ediyorum ve Burcu, Duygu ve Esra'yı mimliyorum. Ayrıca yapmak isteyen herkesi elbette :)

Sevgiler,

17 Aralık 2013 Salı

Cheesecake'in Püf Noktaları

Geçen cumartesi gelen misafirlerim için tatlı olarak frambuaz soslu cheesecake yaptım. Ve başıma gelen bütün talihsizliklere rağmen tatlı sevmeyen beni bile cezbeden bu tarifi ve daha da önemlisi uzun araştırmalarım sonucunda bulduğum püf noktalarını toparlayıp sizlerle de paylaşmak istedim. Hem kendime de notlar almış olacağım bu şekilde ve bir sonraki yapışımda hiç bir detayı atlamayacağım :)

Malzemeler:

Tabanı için:

  • 2 paket Eti Burçak Bisküvi
  • 2 yemek kaşığı tereyağı
  • 1/2 çay bardağı süt

Peynir Dolgusu için:
  • 1,5 paket labne peyniri
  • 1,5 paket Pınar Beyaz
  • 1 su bardağı yoğurt (süzme yoğurt daha iyi olur)
  • 1/2 paket çiğ krema
  • 1 su bardağı toz şeker
  • 3 yumurta
  • 1 yemek kaşığı un
  • 1 yemek kaşığı buğday nişastası
  • 1 limon kabuğu rendesi
  • 1 paket vanilin

Franbuaz Sosu için:
  • 1/2 paket dondurulmuş frambuaz
  • 3 çorba kaşığı şeker
  • 1 çay bardağı su
  • 1 tatlı kaşığı nişasta
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu
Püf Noktaları
  • Kelepçeli kalıp kullanmalı ve yağlı kağıdı altından gerdirerek sermelisiniz ki kekinizi şekli bozulmadan çıkartabilin.
  • Kekin çatlamasını önlemek için kalıbın dışını ve altını alüminyum folyo ile sararak pişirmeniz gerekiyor.
  • Kek pişerken fırın tepsisinin içine su koyup kalıbı da içine yerleştirilmeli ya da tepsinin içine suya dayanıklı kaplarla su koymalısınız. Bu buharla pişirmeyi sağlıyor.
  • Bütün malzemeler mutlaka ama mutlaka oda sıcaklığında olmalı.
  • Tel süzgecinizin üzerine 4-5 kat kağıt havlu sererek peynirleri üzerine koyup 15 dakika kadar süzün. Daha sonra peynirlerin tersini çevirerek diğer tarafını da süzün. Aynı işlemi yoğurt için de yapmalısınız. Ben hepsini bir arada süzdüm, bir sıkıntı olmadı.
  • Mikserinizi asla yüksek devirde  çalıştırmayın. Çırptığınız herşeyi düşük hızda çırpın ve yumurtaları tek tek ekleyip çırpıcı ile karıştırın.
  • Peynir dolgunuzu kalıba dökmeden önce tezgaha vurarak içindeki havanın çıkmasını sağlayın hatta kalıba döktükten sonra da birkaç defa daha tezgaha vurarak içinde hiç hava kalmamasını sağlayın. Yok olmayan kabarcıklar daha sonra size çatlak olarak geri dönebilir. O yüzden bu aşama oldukça önemli.
  • Düşük ısıda pişirmek önemli. 160 derece bence gayet iyi oldu.
  • Kekinizin pişmesi için yaklaşık 45-50 dakika gerekiyor ve ilk 20 dakika fırının kapağı hiç açılmamalı.
  • Kalıbı salladığınızda sadece ortası sallanıyor ise kekiniz pişmiş demektir.
  • Fırını kapattıktan sonra fırının kapağını aralayın ve 1 saat daha kek içeride kalsın.
  • Lütfen ama lütfen pişirdiğiniz keki bir gece dolapta bekletin ve öyle ikram edin. 
  • Hayıııır, o keke dokunmayın, bana güvenin. 
  • Size söylüyorum lütfen dokunmayııııııııınnnnn. Söz böyle çok lezzetli olacak. 
Yapılışı:
  • Bisküvi ve tereyağını rondoda çekip üstüne yarım çay bardağı süt ekleyip kalıbın tabanına yayın ve yarım saat kadar dolapta bekletin.
  • Süzülmüş peynir, yoğurt, şeker ve vanilini mikserde düşük hızla çırpın.
  • Kremayı ekleyin, unu ve nişastayı da eleyerek ekleyip biraz daha çırpın.
  • Yumurtaları tek tek ekleyip bu sefer çırpıcı ile karıştırın.
  • Limon kabuklarını da ekleyip şöyle bir karıştırın.
  • Önceden ıstılmış fırında sadece ortası sallanıncaya kadar pişirin.
  • Sosu için meyve, şeker ve suyu karıştırıp meyveler yumuşayana kadar pişirin, biraz su ile incelttğiniz nişastayı da ekleyip koyulaşınca ateşten alın.
  • El blenderı ile sosunuzu ezin ve biraz soğuyunca kekin üzerine yayın.
  • Sosu koyduktan sonra 2-3 saat daha dolapta bekletip öyle ikram etmenizi tavsiye ederim.
Anlattın anlattın görsel nerede derseniz, o gün telaştan fotoğrafını çekmeyi unutmuşum. Bir sonraki cheesecake yapımından sonra fotoyu buraya ekleyeceğim ama arkadaşlarımdan, eşimden ve ertesi gün kalanını götürdüğümüz kayınvalidemden tam not aldım. Ben yaptım diye demiyorum ama cidden güzeldi.

Eğer denerseniz bana yorumlarınızı yazın tamam mı?

Afiyet olsun :)



16 Aralık 2013 Pazartesi

Yasemin Pilavı

Bizim evde GDO davası ve glisemiks endeksinin yüksekliği yüzünden uzun süredir pirinç pilavı pişmiyordu. Ancak eşimin bölüm arkadaşları ile birlikte katıldığı MSA Et Pişirme Teknikleri Kursunda öğrendiği yasemin pilavı sonrası bir şeyler değişmeye başladı :)
İlk defa geçen cumartesi yemeğe gelen arkadaşlarımıza pişirdiğim pilav çok beğenilince dün de kendimiz için yapıverdim ve sizlerle de paylaşmak istedim bu tarifi. Yeni bir tat denemek isteyenler, sevdiklerini/misafirlerini şaşırtmak isteyenler için ideal bir tarif olduğunu düşünüyorum.

Malzemeler:

  • 2 su bardağı yasemin pirinci (ince-uzun bir pirinç tipi, marketlerde bulabilirsiniz)
  • 4 su bardağı su (mümkünse tavuk suyu yoksa Knorr'un bulyon değil de tavuk suyu olarak sattığı jöle kıvamındaki ürününü de kullanabilirsiniz)
  • 1 tatlı kaşığı soya sosu
  • 1 çay kaşıyı kimyon
  • 1 çay kaşığı sarımsak tozu
  • 1 çay kaşığı kişniş (tazesi varsa 2-3 dal kadar)
  • Zeytinyağı ve tereyağı
Yapılışı:

Aslında MSA'nın tarifinde tavuk suyu kaynatıldıktan sonra pirinçler içine atılarak suyu çektiriliyordu ancak ben tutturamam endişesi ile bildiğimiz pilav usulü zeytinyağı ve tereyağını karıştırıp pirinçleri bir güzel kavurdum. Üstüne 4 su bardağı tavuk suyunu ya da benim tercihim olan 2 su bardağı su+2 su bardağı tavuk suyunu ya da 4 su bardağı normal su ve Knorr tavuk suyunu ekleyip kalan malzemeleri de içine atıp hafifçe karıştırdıktan sonra önce orta ateşte, göz göz olduktan sonra da kısık ateşte suyunu çekene kadar pişiriyorsunuz. 15 dakika da demlendikten sonra sofranıza konuk olmaya hazırdır :)


Ben eşim hasta olduğundan çorba yapabilmek için geçen gün suyuna ihtiyaç duyarak tavuk haşlamıştım. Kalan tavukları tavada hafif zeytinyağı, kekik, karabiber ve toz biberle hafifçe çevirdim ve pilavın üstüne koydum. Gayet lezzetli olmuştu ancak ete de çok yakışan bir pilav bu demedi demeyin.



Sizlerin de böyle yeni denediği tarifler varsa paylaşın lütfen, ben denemeye hevesliyim :)

Şimdiden afiyet olsun herkese :)

15 Aralık 2013 Pazar

Yılbaşı Ağacımız

İşte yapım aşamalar ile birlikte yılbaşı ağacımız huzurlarınızda. Geçen sene aldığımız ağacımız daha bizi 2-3 sene daha götürür ama seneye şu püsküllü süsleri atıp yerine daha çok top şeklindeki süslerden almayı düşünüyorum. Bunun için biraz görsel araştırmam lazım. Eğer görüp beğendiğiniz yılbaşı ağaçları varsa benimle de paylaşabilir misiniz? Ayrıca eğer varsa sizlerin ağaçlarını da görmeyi çok isterim.
Neyse lafı fazla uzatmadan fotoğraflara geçiyorum :)























14 Aralık 2013 Cumartesi

My Wishlist

Eşimin hafif soğuk algınlığını fırsat bilip bugünü evden çıkmadan dinlenerek değerlendiriyoruz. Bu boşluktan istifade edip geç bile kaldığımız yılbaşı ağacımızı kuracağız bugün.  Sonra fotoları paylaşacağım elbette ama öncelikle yılbaşı bu kadar yaklaşmışken bir wishlist yapmamak olmaz dedim ve oturdum blogun başına. Bakalım ben 2014'ten neler bekliyorum? Gelecek sene bu zamanlarda bu listeye yeniden bakıp ne kadarını gerçekleştirebilmişim bir göz atarım. Umarım listenin tamamının üstü çizilmiş olur :)

WISHLIST - 2014

  • Herşeyden önce kendim, bütün ailem ve sevdiklerim için huzurlu ve sağlıklı bir yıl olmasını diliyorum.  Ufak tefek hastalıklar dışında kimsenin başına kötü birşey gelmesin ve herkes 2014'ü sağlıkla geride bıraksın inşallah.
  • Ülkemizin ve elbette dünyanın da bu seneyi barış içinde geçirmesini, savaşsız ve minimum gerginlikle atlatılacak bir yıl olmasını diliyorum. (hayır politika ve siyasetten bahsetmek istemiyorum bu postta, şurada romantik hayaller içindeyiz di mi)
  • İşyerinde birazcık daha huzurlu olabilmeyi istiyorum. Müdür yardımcımla daha iyi iletişim kurabilmeyi ve elbette artık hakkettiğimi düşündüğüm performans notumu alabilmeyi de bu listenin top 3'üne yerleştirmeyi uygun buluyorum :)
  • Eşim,  ailem, arkadaşlarım ve dostlarımla güzel vakit geçirebilmeyi, sıkıntısız ve gerginlik olmayan kaliteli zamanları paylaşmayı ve hayatımdaki bu güzel insanlarla İstanbul'un ya da Türkiye'nin belki de dünyanın farklı yerlerinde yeni yerleri birlikte keşfedebilmeyi diliyorum. Bütün sevdiklerimle bir yeni mekan sloganı ile bu dileğim sayesinde bir sürü yeni yer görebilir, yeni tatlar deneyimleyebilirim sanırım :)
  • Çok sevdiğim 2 arkadaşımın bu sene düğünleri olacak inşallah. Onlar için hayallerindeki gibi güzel düğünler diliyorum. Yaşasın gelinlikçi gezmek ve düğün planlamakkk :) Ve umarım en yakın 2 arkadaşımdan biri beni nikah şahidi olarak seçer. Çünkü hayatımda sadece 1 defa nikah şahidi oldum ama o da 1,5 yıl sonra boşandı. Güzel bir evliliğin şahidi olmayı diliyorum.
  • Sigarayı kendi isteğim ve irademle bırakmak ve sonrasında hiç kilo almamak istiyorum. 
  • Bu sene kendi evimizi alabilmeyi istiyorum ve maddi isteklerimin en başında da bu madde bulunuyor.
  • Kendime bir Nikon D7100 fotoğraf makinesi ile 18-200 ve 32mm 1.2 lensler istiyorum. 
  kaynak
  • Vakko'dan ve Michael Kors'tan aşağıdaki cici çantaları almak istiyorum. Duyurulur :P



  • Biri New York (buna eşimin işi nedeniyle gidilecek), biri ise Avrupa'da bir şehir/ülke olmak üzere iki yurt dışı seyehati de hayallerimi süslüyor. Aşağıdaki resim Amsterdam'dan. Aslında ben Amsterdam'ı gördüm ama hem gördüğümde çok küçüktüm hem de eşim çok istiyor. O yüzden evrene mesajımı Amsterdam fotoğrafı ile veriyorum :)
    kaynak
  • Evimiz için hayal ettiğim kitaplık sistemini kurabilmek istiyorum. Ki bu sistem mutfak, yatak odası, salon ve küçük odayı da kapsayan bir kitaplıklar silsilesi :) (yok olmuyor tek bir kitaplık beğenemiyorum ve sizi 50 tane fotoğrafın içine boğmak da istemiyorum:( en iyisi buna ayrı bir post yapmak ve sizlerin de görüşünü almak)
  • MAC'dan 4'lü 2 tane far paleti almak ve içini istediğim renklerle doldurmak istiyorum.

  • Evlendiğimizden beri elimizin gitmediği evimizi süsleme işine de bu sene el atmaktan yanayım. Ve sanırım Paşabahçe'den yarın alacağımız şu cici baykuşla bu işe de başlamış olacağız. 
  • Tamam işi biraz büyütüyorum ama Burberry'nin trençkotları hep hayallerimi süslemiştir :) Hem isteyenin bir yüzü kara :)

  • En az 1 yemek kursuna gitmek istiyorum bu sene. Cupcake, çikolata, macaron, et pişirme ya da balık pişirme olabilir. Aslında ne olduğu da fark etmez. Yeter ki bilmediğim bir yemek öğreneyim ve evde onu deneyebileyim. Değişik tatlar denemeyi ve pişirmeyi çok seviyorum :)
  • Her ay en az 1 kitap almak ve okumaya devam etmek istiyorum. Bazen sekteye uğratıyorum okuma alışkanlığımı ama bu sene hedefim 20 kitap olsun. Bir de Jamie Oliver'ın harika kitaplarından yine en az birini mutfak kütüphaneme katmak istiyorum :) Sıkı takipçisi ve fanıyımdır kendisinin :)
  • Ve tabiii tüm bunları yapabilmek için büyük ikramiyenin bize çıkmasını diliyoruuuuuuum :)

Eveeeeet, belki ben biraz yüksekten uçtum ama dileklerim böyle. Bakalım ne kadarını yapabilecek/alabileceğim. 

Sizlerin yeni yıl dilekleri nedir? Sizler de paylaşın ki hem yeni yıla birlikte güzel hayallerle girelim hem de evrene istediklerimizin mesajını verelim. Belli mi olur belki de hepsi birden gerçek olur değil mi :)
Dileklerinizi duymak için sabırsızlanıyorum :)

Gördüğüm En Mükemmel Yeni Yıl Sürprizi


Biraz önce izlediğim bu videoyu önce eşime gösterdim şimdi de sizlerle paylaşmak istiyorum.. Hayatımda gördüğüm en güzel organizasyon. İzledikten sonra insanın içinden aynısını yapabilmek geçiyor. Belki o kadar çok kişi için imkanımız yok ama 1-2 çocuğu bile sevindirebilsek kâr değil midir bu dünyada?

Bu arada mendiliniz de yakında olsun. İster istemez gözleriniz dolacaktır :)

The Best Christmas Surprise Ever

Yorumlarınızı bekliyorum. Bakalım kimler benim gibi sulu gözlüymüş :)

12 Aralık 2013 Perşembe

Makyaj Eğitimi Nasıl Olmaz

Zamanında eşime yılbaşında taze makarna kursu hediye etmiş ve birlikte gittiğimiz bu kursta ikimiz de çok eğlenmiştik. Hala da meşhuruz taze makarnalarımızla :) Bu sene de sevgili arkadaşlarım bana doğum günümde cilt bakımı ve makyaj teknikleri kursu hediye ettiler. 3 kız birlikte MC Akademinin 5 saatlik eğitimine katılmak üzere buluşup Osmanbey’deki kursumuza gitmeden önce Galata’da Konak Pastanesi’nde mükellef bir kahvaltı yaptık.




Konak Pastanesinden manzara

Eğitimle ilgili de pek bir heyecanlıydık. Hem benim doğum günü hediyem diye keyifli vakit geçirmek hem de cidden bir şeyler kapmak niyetiyle düştük yollara. Hayır, düştük de ne oldu diyorsanız tam bir fiyasko ile karşılaştık. Biz sanıyoruz ki (sanmıyoruz satışı yaparken öyle bilgi veriyorlar) önce yüzümüzü tanımak için anatomik bilgi alacağız. Sonra teori dersi sonra da uygulama yaptırılacak. Olan ise şöyle, daha 1 haftadır eğitim alan öğrencilerin önüne hiçbir şey anlatmadan bizi oturtan hoca daha sonra anlatacağını söylediği teorik dersleri hiç anlatmadı. Öğrenciler de bize makyaj yaparken hiçbir şey anlatmadılar. Sonra yüzümüzün yarısına yaptıkları makyajın aynısını yüzümüzün diğer yarısına yapmamızı söylediler. E ben bilmiyorum ki ne sürdün, neyi neyin üstüne sürdün bırak hepsini hangi rengi sürdün arkadaş… Ayrıca fırçaları ortak kullanıyorlar. Yani benim yüzüme değen fırça zaten pis şekilde geldi ve temizlenmeden bir başkasına daha gitti. Makyaj malzemeleri için MAC ve Kryolan markalarının kullanılacağı yazıyordu ama buna inanmamız için hiç MAC görmemiş olmamız lazım ki biz ne yazık ki MAC’i tanıyan insanlarız. Sonra yüzümüzdeki makyajı silip bir de gece makyajı uygulaması göstermeye karar verdiler ve yüzümüzü silmemiz için hayatımda gördüğüm en iğrenç makyaj sütünü önümüze koydular. Gidip sıvı sabun-su ve ıslak mendil üçlüsünü kullanmayı tercih ettik.

Anlattıkça daha çok sinirleneceğimi hissettiğim için burada keseceğim ama biliniz ki ne eğitim 5 saat sürdü, ne bahsi geçen konular anlatıldı, ne vaat edilen markalar kullanıldı ne de bir şeyler öğrenilebildi. Kızların hediyesi olmasa her türlü şikâyet girişiminde bulunurdum ama onları üzerim diye korktum ve ben yine de eğlendiğimi söyledim. Zaten öncesinde yapılan kahvaltı ve sonra çıkıp hep birlikte kahvemizi içip sohbet etmek de benim için en güzel doğum günü hediyesi olmuştu :)
Yine de siz siz olun Osmanbey MC Akademiden kendiniz ya da sevdikleriniz için makyaj eğitimi satın almayın, alana mani olun. Bu işler en güzel video izlenerek öğreniliyor vallahi :)
Var mı sizlerin takip ettiği / tavsiye edebileceğiniz makyaj bloggerları? Şöyle göz kapağı hafif düşük birileri varsa iki teknik öğreneyim ben de değil mi :)