3 Mayıs 2015 Pazar

Toscana Gezisi V4. - Floransa Gezi Notları 3


Floransa'yı gezmeye kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Floransa tam bir müzeler şehri. Bir iş arkadaşım 10 gün kaldıklarını ve yine de müzeleri bitiremediklerini söylemişti. Biz karı-koca müze severiz. Ancak bulduğumuz bütün müzelere girecek kadar da büyük bir sevgi değil bu anlaşılan. Nitekim Floransa gezimiz boyunca da şehrin en ünlü 2 müzesine gittik. Bunlardan ilki, Uffizi Galerisi, ki bu müze beni gerçekten etkiledi. Signoria Meydanı'na çok yakın olan müzenin girişinde her daim çok uzun kuyruklar olduğundan biletinizi önceden internetten alıp, girişin karşısında yer alan bölüme gidip elinizdeki çıktıyı vererek asıl biletinizi teslim alabilirsiniz. Sonra yeniden giriş kapısına yönelip, bilet kuyruğuna değil de giriş sırasına geçmeniz gerekecektir.

Uffizi, dünyanın en güzel müzelerinden birisi olarak kabul edilmektedir. 1560-80 yılları arasında Cosimo Medici için yönetim ve çalışma sarayı olarak inşa edilmiş. Şimdilerde Medici'lerin sanat koleksiyonları, Leonardo da Vinci, Raffaello, Correggio, Michelangelo gibi Rönesans dönemi sanatçılarının eserleri sergilenmektedir. Botticelli'nin Venüs'ün Doğuşu ismini taşıyan ünlü eseri müzede mutlaka görülmesi gerekenler arasında yer almaktadır.



Müzenin bir koridoru boyunca dönemlerinin güçlü yöneticileri, kral ve imparatorlarının portreleri yer almaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu'nun padişahlarından da bir çoğunun resminin yer aldığı bu duvarda hanedandan sadece bir sultanın resmi vardı. O da Hürrem Sultan'dı. Bu da döneminde Avrupa'yı gerçekten etkilemiş bir kadın olduğunu, varlığını kabul ettirdiğini bir kez daha kanıtlıyor.



 

Bir diğer ünlü müze ise Galleria Accademia. Buraya en çok da ünlü Davud heykelini görmek için gittik. Michelangelo tarafından 3 senede yapılan ve 1504'te tamamlanan heykel ilk olarak Signoria Meydanı'nda Palazzo Vecchio'nun giriş kapısında sergileniyormuş. Yaklaşık 400 sene burada kaldıktan sonra bir fanatik tarafından saldırıya uğramış ve heykelin ayak parmakları zarar görmüş. bu nedenle de, 1873 yılında halen sergilenmekte olduğu Galleria Accademia'ya alınmış. 1910 yılından beri heykelin bir kopyası daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi Signoria Meydanında yer almaktadır ve kopyası bile oldukça görkemlidir.


Floransa ile ilgili ekleyebileceğim son not Mercato Nuovo (Yeni Pazar) Burası hediyelik eşya, deri çanta ve ceket bakmak için en uygun yer. Pazarın ünlü bir başka simgesi ise önündeki domuz heykeli. Heykelin burnunu okşadığınızda Floransa'ya geri geleceğinize inanılıyor. E eksik kalır mıyız? Tabi ki hayır...


Peki, ne yedik ne içtik bu şehirde?

Bir gece Anita isimli bir trattoria'da yedik gezdiğimiz ekibin tavsiyesi ile. Antrikot ve fıçı şarap söyledik. Kişi başı 22,50 euro ödedik. Fıçı şarapları gerçekten lezzetliydi.

Bir öğlen yemeğinde ise Antico Barile isimli bir restorandaydık ve hayatımın en en en lezzetli spagettisini, spaghetti alla carbonara'yı burada yedim. Ayrıca baharat soslu lezzetli bir işkembe de ortaya geldi ve onu da oldukça beğendik. Porsiyonları çok büyük değildi ama çok doyurucuydu. Peroni isimli içimi hafif ve fresh bir bira içtik.

Tiramisu için daha önceki yazımda bahsettiğim Gilli cafe bizim favorimizdi. Tiramisu ve cappucino kişi başı 16 euro ama inanın değiyor.

Dondurma için ise Grom isimli sevimli dükkan bizim favorimiz oldu. Aklınıza gelmeyecek kadar çok çeşit var ve hepsi birbirinden güzel.

Floransa'dan döndüğümde hala bu şehrin etkisindeydim. Kendimi bir masaldan çıkmış gibi hissediyordum. Üzerinden neredeyse 1 sene geçmiş olmasına rağmen de hala sevgiyle hatırlıyorum bu ortaçağ kentini.

Bir sonraki yazımda Toscana'nın kavruk şehri Siena ile döneceğim sizlere. O zaman dek sevgiyle kalın :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder