28 Nisan 2015 Salı

Toscana Gezisi V2. - Floransa Gezi Notları 1

Pisa'dan Floransa'ya geçmek için Pisa Centrale istasyonundan Firenze Santa Maria Novella istasyonuna bilet alıyoruz ve yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonrası Floransa'dayız. İtalya'da tren biletleri açık bilet olarak satılıyor. Yani siz belli bir gün ve saat için bilet alsanız bile bu bileti 1 aylık süre içinde dilediğiniz gün ve saatteki tren için kullanabiliyorsunuz. Yalnız trene binmeden önce gardaki sarı makinelere biletini okutmanız gerekiyor. Trende biletlerinizi kontrol ediyorlar ve tarih-saat baskısını görmezlerse sorun çıkartabiliyorlar. Ayrıca kontrol denk gelmez diye düşünmeyin, hemen hemen bütün yolculuklarda biletimizi en az 1 defa kontrol ettiler.

Floransa'ya indikten sonra Airbnb'den kiraladığımız evimize yerleşiyoruz ve kendimizi sokaklara vuruyoruz. Bu şehir bende ortaçağda yaşıyormuş hissi uyandırdı. Bütün binalar, sokaklar, evler ve hatta dükkanlar bile ortaçağdan kalmış gibi gözüküyor. Biraz sonra karşıdan eski dönem elbiseleri ile Medici ailesi geçecekmiş gibi bir beklenti oluşturuyor. Tek kelime ile muhteşem bir yer.

M.Ö. 59 yılında Jül Sezar, ordusundan emekliye ayrılmış askerlere Arno Nehri vadisindeki bu verimli toprakları vererek Floransa'nın kurulmasına neden olmuş. Kurulduğu zaman şehrin adı Florentia imiş. Daha sonra M.S. 3. yüzyılda Roma imparatoru Diokletian Floransa'yı Toskana eyaletinin başkenti yapmış. Roma imparatorluğunun yıkılmasından sonra ise kent Bizans ve Ostrogot istilalarına uğramış.

Nihayet, 15. yüzyılın ilk yarısında kent ünlü Medici ailesinin eline geçmiş. Medici'ler bankacılık yapmakta olan zengin ve nüfuzlu bir aileymiş. Önceleri kenti perde arkasından yönetmişler. Ailenin ilk önemli üyesi olan Cosimo, büyük bir saray (Palazzo Medici) inşa ettirmiş. Sonra yerine geçen oğlu Piero ve torunu Lorenzo çok gösterişli binalar inşa ettirmeye ve dönemin mimar ve heykeltraşlarını maddi açıdan desteklemeye devam etmişler. Lorenzo'nun 1469-1492 yılları arasındaki önderliği döneminde Floransa altın çağını yaşamış. Lorenzo aralarında Michelangelo, Leonardo da Vinci ve Botticelli'nin de bulunduğu sanatçılara verdiği destek ile İtalya yarımadasında Rönesans çağının başlamasını sağlamıştır. Lorenzo'ya duyulan saygı öyle artmış ki Lorenzo İl Magnifico yani Muhteşem Lorenzo adıyla anılmaya başlamış.


Bu kısa tarihsel bilgilendirmeden sonra Floransa'da görülebilecek ilk yeri anlatmakla devam edeyim. Duomo Meydanı ve Santa Maria del Fiore Katedrali. Bu meydan günün hangi saati giderseniz gidin tek bir fotoğraf karesine sığdırılması mümkün olmayan ünlü katedrali görmek isteyen turistlerle dolu. Katedrale giriş ücretsiz ve önünde çok uzun bir kuyruk oluyor ancak sıra çok hızlı ilerlediğinden biz 10 dakikada içeriye girebilmiştik. Bu katedralin yapımında İtalyan bayrağının renkleri olan kırmızı, beyaz ve yeşil mermerler kullanılmış. Gotik tarzda olan katedral, 7. yüzyıldan kalma Santa Reparata Kilisesi üzerine inşa edilmiş.


13. yüzyılda Arnolfo di Cambio tarafından inşasına başlanan katedralin en göz alıcı yeri kubbesidir ve Floransa'nın güney tarafındaki her yerden bu kubbe görülebilmektedir. Katedralde dikkat çeken bir başka eser ise girişteki saattir. 15. yüzyılda Paolo Uccello tarafından günün 24 saatinin güneşin batışı ile sona erdiği ora İtalica'ya göre ayarlandığı saat günümüzde hala çalışmaktadır. Ayrıca, Giorgio Vasari tarafından dizayn edilen ve öğrencisi Frederico Zuccari tarafından boyanan Last Judgement (Kıyamet Günü) freskleri de katedralde yer almaktadır.



Katedralin ön yüzünün hemen karşısında ise beyaz ve yeşil mermer kullanılarak inşa edilmiş olan Vaftizhane yer alıyor. Vaftizhane'nin özellikle kapıları çok ünlü. Kuzey kapısı, Andrea Pisano tarafından yapılmış ve şehrin koruyucusu St. Giovanni Battista'nın hayatını anlatan kabartmalar ile süslenmiş. Lorenzo Ghiberti tarafından yapılan Güney kapısında ise İsa Peygamber'in hayatını anlatan sahneler bulunmakta. Heykeltraş Ghiberti tarafından Eski Ahit'ten sahnelerin resmedildiği doğu kapısı ise en meşhur olanı. Bu kapıda yer alan panolarda İbrahim ve Ishak'ın kurban edilmesi, Yusuf'un köle olarak satılması, Adem ve Havva'nın cennetten kovulmalarını da içeren 10 farklı tasvir bulunmaktadır. Michelangelo bu kapıya "Cennetin Kapısı" adını vermiştir. Ancak, vaftizhanede görülen kapı orijinal değil kopya panolardır. Orijinalleri katedralin müzesi olan Museo dell'Opera del Duomo'da yer almaktadır.


Biz gittiğimizde vaftizhane tadilatta olduğundan içini göremedik. Çan kulesinin önünde de uzun bir kuyruk olduğundan her ne kadar eşim Assassin's Creed oyununun ana karakteri Ezio oradan atlıyor gibi bişeyler anlatsa da yukarıya çıkmadık. Sadece kilisenin içini gördük, yeterli de geldi.

Normalde hop on hop off otobüsleri pek tercih etmeyiz biz ama bu gezide birlikte olduğumuz grup ısrarcı olunca atladık otobüse hem gezdik, hem de dinledik.



Otobüsten sadece Michelangelo Tepesinde indik. Burası tüm şehri, özellikle de Ponte Vecchio ve Duomo'yu yukarıdan görebileceğiniz, muhteşem bir manzaraya sahip bir tepelik alan. Biz gündüz gittik ancak akşam üstü güneş batarken turistlerin şarap ve peynirlerini alıp, buradaki merdivenlerde güneşin batışını izlediklerini okmuştum. Biz çok istesek de maalesef buna fırsat bulamadık.


Floransa çok büyük ve çok güzel bir şehir. Tek posta sığmayacağı için kalanını ilerleyen yazılarda anlatacağım.

Bir dahaki yazıya dek sevgiyle kalın :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder