7 Ağustos 2013 Çarşamba

Bayram Tatili Vol.1 Diyarbakır

İş hayatımın en yoğun 2 gününden sonra nasıl oldu da işleri tamamlayıp/tamamlayamadıklarımı devredip shuttle'a yetiştim, o trafikte uçağı nasıl kaçırmadık hala hepsi bulutlu aklımda ama neticede Diyarbakır'dayız.. Bayramı iş nedeniyle bir süredir Diyarbakır'da ikamet eden kayınpederimin yanında geçireceğiz. Fırsat bu fırsat hem uzun süredir göremediğimiz kayınpederimi hem de bu coğrafyayı bir görelim dedik.
Kısaca ilk izlenimlerimi aktarmak gerekirse, ilk kez bir geziye çıkmadan gideceğimiz yer hakkında hiç bir araştırma yapamadığım için neyle karşılaşacağımı hiç bilmeden geldiğim bu şehri hayal ettiğimden çok daha modern buldum. Elbette Doğu kültürü buram buram çarpıyor yüzünüze ama ortalıkta çıplak ayakla koşturan kavruk çocuklar, tozun toprağa karıştığı yollar filan yok. (Sanırım abartmışım kafamda, elbette böyle olmayacaktı)
Bence Doğu kültürü gayet modern bir şekilde sentezlenmiş bu şehirde. Bir kere yollar İstanbulunkilere 10 basacak genişlik ve güzellikte. Binalar desen, şimdiye kadar gördüğüm kesimler yine gayet modern. Çarşının dokusu ise biraz daha hayal ettiğim gibi, fazla bozulmamış. 20 sene önceki Ankara-İstanbul çarşılarında buluverdim kendimi. İşporta usulü sokak satıcıları, tezgahları kaldırımlara taşmış dükkanlar... Bayram öncesi çuvalların içinde renk renk şekerler, tatlıcıların vitrininde tepsi tepsi baklavalar, kadayıflar... Hanlar, Hz. Ömer döneminden kalma Ulucami hepsi tarih kokuyor, kim bilir ne hatıralar barındırıyorlar içlerinde.. İnsan kendini zamandan soyutlanmış hissediyor buraları gezerken..

İşte fotoğraflarla bugünümüz...

Sabah Tarihi Hasan Paşa Hanı'na kahvaltıya gittik.
Hasan Paşa Hanı, Diyarbakır'da Ulu Camii'nin doğu girişinin karşısında, Gazi Caddesi'nin üzerinde yer alan tarihi bir han. Hanın iki kitabesinden öğrenildiğine göre, Diyarbakır'ın Osmanlılar tarafından alınmasından sonra üçüncü vali olan Sokollu Mehmet Paşa'nın oğlu Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1572 ve 1575 yılları arasında yaptırılmıştır.
























Kahvaltısı meşhur olan handa sofra yöresel lezzetlerle donatılıyor. Peyir çeşitlerinden tutun da bala, reçelli manda yoğurdundan tutun da tuzlu helvaya kadar gelen her tabaktan birer lokma almadan kalkmamalısınız o sofradan.. Sonra onlar arkanızdan ağlar mı bilmem ama yemezseniz siz ağlamalısınız :)
























Han'ın girişi.. İçeride şallar, bakır cezve, tavalar, kilimler gibi yöresel eşyaların yanı sıra bol miktarda kuyumcu da var.. Ayrıca bir de kitapçı varmış meşhur ama nasıl olduysa ben kaçırmışım, fırsat bulursam gidip tekrar gezeceğim.

Aşağıdakiler de benim han içindeki amatör fotoğraf denemelerim. Elimde makine ile resmen ben turistim diye bağıra bağıra bütün hanı dolaşıp ne çeksem diye etrafı kestim, işte gözüme takılanlar..









Burası da Ulucami. Anadolu'nun en eski camisiymiş. 639 yılında Diyarbakır'a egemen olan müslüman Araplar tarafından şehrin merkezindeki en büyük mabedin (Martoma Kilisesi) camiye çevrilmesiyle oluşturulmuş. Elbette bir çok defa elden geçmiş ve onarım görmüş, hatta şimdi de restorasyon çalışmaları yapılmakta ve bu nedenle fazla fotoğraf çekme şansımız da olmadı.
























En son da Sülüklü Han'a gittik. Bu handa eskiden bir kuyudan sülükler çıkarılır ve tedavi amaçlı kullanılırmış. İsmi de buradan gelirmiş. Kurtuluş Savaşı döneminde de süvari birlikleri tarafından askeri karargah olarak kullanılmış.




































Menengiç kahvesi içtik. Tadı damağınızda kalacak bir lezzet. Mutlaka ama mutlaka içmelisiniz. Sonra da beni hatırlayıp teşekkür edersiniz artık :)
Ayrıca Gül şerbeti ve Süryani şarabı da pek güzelmiş ancak bugün deneme fırsatımız olmadı. Gitmeden mutlaka yapılacaklar listesindeler ama.
























Hava bildiğiniz çok sıcak ama içeriye şu su püskürten sistemden kurmuşlar, ağaçların gölgesi de baya bir yeterli oluyor ki biz gayet öğlen sıcağında 2 saate yakın oturduk.
























Müzik ve atmosfer harika. Diyarbakır'a yolu düşen herkesin mutlaka uğrak yeri olmalıdır burası..























Bendeniz de İngiliz Kraliyet Ailesi'ni temsilen Diyarbakır'da bulunduğum için şapkamı pek çıkartmadım ;)

Kısa yazıcam demiştim di mi yazıya başlarken.. Peki ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder