2 Ağustos 2013 Cuma

Kurumsal Plaza Hayatı

Dışarıdan bakılınca çok pırıltılı gözüken kurumsal plaza hayatı;

- Turnikelerden içeriye girerken ayrı, asansörle yukarıya çıkmak için ayrı kuyruk beklemek demektir.
- Her gün 8 saat bilgisayar başında oturmak demektir.
- Çay ve kahveye ister istemez alışmak ve hatta tiryaki olmak demektir.
- Çekmecelerinde kalemden çok bisküvi, bitki çayı çeşitleri vs. Bulundurmak demektir.
- Masanın altında kutu kutu topuklu ayakkabı olması ve bu kutuları zaman zaman ayaklarını uzatmak için tabure gibi kullanmak demektir.
- Çeşit çeşit insan tanımak, çeşit çeşit insan yönetmek ve çeşit çeşit insan tarafından yönetilmek demektir.
- Yükseltilmeyen insanların hırsını senden çıkartması demektir.
- Herkesin en iyinin kendisi olduğunu sandığı bir yerde ayakta kalabilmek ve kendini gösterebilme çabası demektir.
- Farklı ünvanlarda olmana rağmen aynı işi yaptığın insanların senin için o daha çok kazanıyor, daha çok çalışsın diye düşünmesi demektir. (Çünkü ücret politikasını biz belirliyoruz ya!)
- Giydiğinin, yediğinin, taktığının, makyajının, oturduğun yerin, tatilde nereye gittiğinin, arabanın, karının/kocanın aklına gelebilecek her şeyinin dedikodu malzemesi olabilmesi demektir.
- Sigara içsen de içmesen de oksijensizlikten her gün 2 kere kendini bina dışına atmak istemen demektir.
- Binanın kapısından çıktığın anda sigara içenin bile midesini bulandıracak yoğun bir sigara dumanını solumak demektir.
- Basiretsiz ve yöneticilik vasıflarından uzak insanların nasıl bu kadrolara geldiğini hiç anlayamamak ama kabul etmek zorunda olmak demektir.
- Senden üst ünvanda olmasına rağmen senin ona iş anlatman demektir.
- Senden alt ünvanda olduğu için birine sürekli iş anlatman ve daha fazla sorumluluk almak zorunda olman demektir. ( Buradaki kastım ast-üst değil, aynı işi yaptığın ama ünvan olarak senden alt olan (valla ik politikası böyle ben ne yapayım))
- Kocaman bir katın öbür ucundaki kahkahayı bile duymak zorunda kalmak demektir.
- Sen nefret etsen de yan kübiğinde oturan arkadaşının mırıldandığı şarkıları dinlemek zorunda kalmak demektir.
- Hep ama hep gürültülü bir ortam ya da hiç çıt çıkmayan ortam demektir. Ortası yoktur, ya hep çok gürültülüdür çalıştığınız bölüm ya da hep ölüm sessizliğinde.
- Sizi sevmeyen yöneticinin bir üstünüze performansınızı bile-isteye yanlış aktarması demektir.
- Bol mesai demektir.
- Hafta içi akşam/ hafta sonu planlarınızın sıklıkla iptal olması demektir.
- Sana yarın erken gelip şu işi halledelim diyen insanların, sen mesaiden 2 saat önce gelirken normal saatlerinden bile geç kalmaları ve buna gülebilmeleri demektir.
- Giyinilecek markaların ve bu markaların giyilebilecek kıyafetlerinin ne kadar sınırlı olabildiğini kendi elbisenden 5 farklı insanda da görerek anlaman demektir.
- Hep bakımlı olmak gerekliliğidir. ( Evet temizlik yapmaya gelmiş gibi olanlar da vardır ama ben olması gerekeni söylüyorum)
- Çok sıkıcı toplantılar demektir.
- Berbat İngilizcesi olan insanların konuşma çırpınışlarını izlerken gıkını çıkaramamak demektir.
- Aptal insanlara tahammül etmek zorunda olmak demektir.
- Senden iş isteyenlerin beynine girip özünde ne demek istediklerini anlamaya çalışman demektir.
- En basit işi bile nasıl yapacağını kırk kere soranlara karşı sabırlı olmaya çalışmak demektir.
- Ekip arkadaşının hatasından hiç alakan olmasa da senin de sorunlu olman demektir.
- Her gün yüzlerce mail ve telefon yanıtlarken işe konsantre olmayı öğrenmek demektir.
- Senden yaptığın raporun gelişim değerlerini virgülden sonra 2 hane, diğer değerleri virgülden sonra hane olmadan yollamanı isteyerek raporu iade eden (yönetici değil seninle aynı seviye) insanları boğmamayı başarmak demektir.
- İşi olmadığı halde yeni gelen işi üstüne almayan sorumsuz insanlarla çalışmak demektir.
- Sinirlerine hakim olamayacak hale gelmektir.
- Ben kanser olmazsam başka da kimse olmaz demektir.

- Pencere kenarı bir masan varsa hele bir de üst katlardaysan harika bir manzara demektir.
- Bir elin parmağını geçmese de sonsuza dek süreceğini bildiğin arkadaşlar edinmek demektir.
- Bir kuruma bağlı olmak ve yaşadığın herşeye rağmen o kuruma içinde bir sevgi beslemek, aile gibi olmak demektir.
- Masanda hep bir A4 kağıt tutup (istifa dilekçesi yazmak için) hiç kullanmamayı istemek ama hep elinin altında dursun istemektir.
- Bazen nefret etmek bazen çok sevmek, hep bir çelişki içinde olmak ne gidebilmek ne kalabilmektir.




7 yorum:

  1. MERHABA İZleyici gadgedi bulamadım..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, Sanırım ekledim ama hala deneyimsiz bir bloggerım umarım eklediğim şey doğru şeydir :) değilse yönlendirmeye ihtiyacım olabilir...

      Sil
  2. evet olmuş birde kelime doğrulası vardı galiba onu da kaldırırsanız tamamdır..

    YanıtlaSil
  3. herşey zamanla olur canınızı sıkmayın.. bir sıkıntı olursa burdayım :)

    YanıtlaSil
  4. Bu kadar iyi anlatılır plaza hayatı ne yapabiliriz maalesef böyle bir hayat ve benim enerjimi bitiren bir hayat

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahhh enerjiyi sömürüyorrrr :( Bir gün bırakıp gidecek cesaretimiz ve gücümüz olur umarım :)

      Sil