2 Eylül 2013 Pazartesi

Ne Okuyorum

Çocukluğumda çok okurdum ama gerçekten çok okurdum. Kitapların bana dayanma süreleri bırakın günleri saatlerle ölçülürdü. Annem hadi uyu artık diye ışığımı söndürünce yatağımın altından el fenerimi çıkartır öyle devam ederdim. Büyüdükçe okumaya olan ilgim ve sevgim hiç değişmedi ama elbette hayatın getirdiği zaman kısıtlamalarına takıldı. En son hangi kitabı aldığım gün bitirdim diye düşünüyorum da üniversiteden sonra bunu hiç yapamadım sanırım. Yine de hala elimde okunacak birkaç kitap bulunur her zaman. Azaldığı zaman panik yapar hemen gidip birkaç tane daha alırım mesela. Kitapları toplu almak bende daha büyük bir mutluluk yaratıyor. Eve gelip onları başucumdaki komodine üst üste dizmek ve zamanla o minik kulenin erimesini izlemek çok hoşuma gidiyor. Okunan kitaplar evimizin kütüphanesindeki yerlerini alıp koleksiyonumuzun değerli birer parçası oluyorlar. Evet, bizim koleksiyonumuz çünkü eşim de kitap okumayı çok sever. Evlenince benim zaten çok dolu olan kütüphanem bir de eşimin kitaplarını ağırlamaya kalkınca sığamadık maalesef. Yemek odasının konsolunun 2 kapaklı ve 2 katlı kocaman bir gözü bizim kütüphaneye sığmayan kitaplarımızı saklıyor biz güzel bir kütüphane alıncaya kadar. O da ayrı bir konu tabi. Evlendiğimizden beri gönlümüze göre bütün kitaplarımızı alacak bir kütüphane almak istiyor ama bir türlü o işi halledemiyoruz. Gerçi hayalimiz kendi evimizi alınca bir odayı boydan boya kütüphane yapmak ama ona daha var. Biz şimdilik bizi kurtaracak bir tane ile başlasaydık iyiydi :)



Son günlerde başucumdaki minik kitap kulesinin içeriğinden bahsetmek istiyorum bugün. Son bitirdiğim ve kütüphaneye taşınmak üzere olan kitabım Khaled Hosseini’nin Uçurtma Avcısı. Kitap bir Afgan tarafından İngilizce yazılan ilk kitap olarak geçmekte. Aynı evde büyüyen ama biri zengin bir işadamının, diğeri ise bir hizmetkârın oğlu olan iki çocuğun birbiriyle kesişen kaderini anlatan kitap Afganistan monarşisinin son yılları, Sovyet İşgali ve Taliban yönetimi dönemlerinde geçmektedir. Kitabın kurgusunun iyi ve karakter tanımlamalarının son derece güçlü olduğunu düşünüyorum. Baba-oğul ilişkisi, dostluk, ihanet, fedakarlık, geçmişinle yaşamak, farklı etnik kökenlerin getirdiği ayrıcalık ya da ezilmeler ile sosyal kaygıların insan hayatına etkisini işleyen kitapta, ırkçılık, iç savaş, din, göçmenlik gibi olgular da işlenmiştir. Her sayfasını severek okuduğum kitaplardandır Uçurtma Avcısı ve inanın insanın içine işleyen çok değerli bir eserdir. 


Onun hemen arkasından ise Ece Temelkuran – Düğümlere Üfleyen Kadınlar’a başladım. Kitabı alırken bile nasıl bir bilinçaltıysa “Düğmelere” Üfleyen Kadınlar diye okuyordum başlığını. Ancak daha ilk sayfada Felak Suresi’nden bir ayet geçiyor “Düğümlere üfleyen kadınların şerrinden sakının.” İşte o noktada dönüp kitabın kapağına bir daha bakıp gerçekle yüzleştim. Okuduğum kitabın adını bilmeyişimle ilgili her türlü dalga geçer yorumlarınıza hazırım :) Bir Türk ve 3 Ortadoğulu kadının bir şekilde kesişen kaderleri anlatıyor. Zaman; Arap Baharı… Henüz okumaya devam ettiğim için ve daha 100. Sayfa dolaylarında olduğum için kurgular çözümlenmiş, hikâye net şeklini almış değil. Çok yormuyor okurken ama bazen biraz fazla felsefeye kaçmış, daha sade de anlatabilirmiş bunu dediğim yerlere denk gelmiyor değilim. Yine de şimdilik merakımı ayakta tutan, aslında sonunu tahmin ettiğim ama yine de gözümle görmek istediğim bir hikâyenin içindeyim. Bitince güncelleme yapar, düşüncelerimi eklerim.


Ve başucumdaki bir diğer kitap Özer Kanburoğlu – A’Dan Z’ye Fotoğraf. Şimdi bu ne alaka diyorsunuz tahminen, açıklayayım efendim. Ben uzunca bir süredir DSLR kamera istiyordum ama eşim de nedense hep daha basit bir şey alalım, bak hevesin geçerse o koca kamerayı taşımak sıkıntı olur, daha basit bir makineyle başla, iyice öğren sonra alalım diye diye beni Amerika’da iken DSLR yerine mirrorless bir kamera almaya ikna etti ve Sony Nex 3n’imiz böylece girdi hayatımıza. Elime tam profesyonel olmasa da nispeten ayarları ile oynayıp, kendi sanatımı yaratabildiğim bir makine geçince ben eşimin deyimiyle oldum sana bir Ara Güler :) Nereye gitsek elimde fotoğraf makinem, çekiyorum da çekiyorum. Tabi ki çektiklerimin 10 tanesinden 1 tanesi bir şeye benziyorsa o da ancak fena değil düzeyinde. Ama fotoğraftan anlayan birkaç arkadaşım kadrajımı beğendi ve ufak tefek hatalarım konusunda da bana yol gösterdiler. Ben de baktım bu işten keyif alıyorum o zaman belki kursa gidecek vaktim yok ama yine de biraz daha teknik detay öğreneyim, kendimi geliştireyim ki eşimden daha iyi bir makine isteyebileyim diye fotoğraf sitelerine üye olmak, bol bol fotoğraf incelemek ve kendi denemelerimi yapmanın haricinde bir de bu kitabı edindim. Almayı planladığım ve D&R mobil uygulamamdaki alınacak kitaplar listemin en tepesinde duran 2 kitap daha var fotoğrafçılıkla ilgili ama başlangıcı Özer Kanburoğlu ile yaptım. Bakalım okumak da denemek gibi fotoğraflarım üzerinde güzel etkiler yaratabilecek mi?

İşte böyle sevgili okur. Bugünlerde elimde bunlar var diyorum ama aslında bu postun başından beri okuduklarınız koca bir yalan. Postun başlığı bile yalan. Ne okuyorum değil Ne Okuyordum olmalıydı başlık çünkü ben 1 haftadır hiç bir şey okumuyorum ve 21 Eylül’e kadar da okuyamayacağım. Neden mi? Cevabı bir sonraki postta olacak.

Okuma sevgisiyle kalın :)

2 yorum:

  1. Çok güzel yazmışsın.. Fotoğrafı seviyorsan üstüne git bence de mutlaka :) Bu arada kitabın adını ben de Düğmelere Üfleyen Kadınlar diye okumuştum :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim :)
      Yalnız olmadığımı görmek de çok mutluluk verici. Sanırım talebimiz karşılanmalı ve birileri Düğmelere Üfleyen Kadınlar'ı yazmalı :)

      Sil