7 Temmuz 2013 Pazar

Girişimcilik Ruhu

İlk evlendiğimizde temizlik işini eşimle birlikte hallediyorduk. Önce süpürme işini verdim ona. Geriye kalan silme-toz alma, banyo ve mutfağı da ben yapıyordum. Sonra baktım yatak altı- koltuk arkası filan temiz olmuyor, hep tozlu kalıyor. Hadi bari sen silip, toz al dedim. Silme dedimse öyle bildiğimiz yere çömelip de silme filan değil ha. Vileda yapacak altı üstü. Baktım onda da yarım metre silinmişse yarım metre kuru gidiyor. Sadece toz alsın dedim, kalanını ben yaparım. Birgün bir baktım ki elinde toz bezi uyuyakalmış. Ne oldu dedim. Çok yorulmuş ;) Anladım ki böyle olmayacak. Ben de karar verdim iki haftada bir eve temizlik ve ütüye yardımcı alıyorum. Aradaki haftada ben ufak çaplı temizliyorum sonraki hafta da camları, kapıları derken büyük temizlik yapılıyor. İlk iki hanımla pek anlaşamadık. Ben biraz titiz olunca beklediğimi bulamadım. Sonra sitede bir firmanın ilanını gördüm. Ev-ofis temizliği diye, arayayım bakalım dedim. Bir kadın çıktı karşıma. Önce sandım ki bu bildiğimiz temizlik şirketleri filan. Ama kadın eve ilk geldiğinde durumun hiç de beklediğim gibi olmadığını anladım.
Fatma Hanım evlere temizliğe giden, çocuk bakan, deyimi yerindeyse ekmeğini taştan çıkarıp evine katkıda bulunan bir kadın. Kendince bir şirket kurmuş. Ama öyle ticaret sicili olan, kayıtlı bir şirket filan değil bu. Temizliğe gitmek isteyen tanıdıklarını buluyor. Bunları 2şerli 3 erli grupluyor. Sonra sabah bir eve giriyorlar. 3 kişi olunca da iş 3-4 saat içinde bitiyor. Hadi bu sefer başka eve geçiyorlar. Günde 3 eve bile gittikleri oluyor. Yanında çalışanları sabah o getiriyor, akşam da yine onunla dönüyorlar. Öğlen yemeklerini de o veriyor. Böylece tek başına 3 günde kazanacağı parayı 1 günde kazanıyor. Yanındakilere nasıl bir ücret ödemesi yaptığını bilmiyorum ama tahminim aylık bir ücret ödüyor ve karşılığında 1 ayda belirli sayıda gün çalışmalarını bekliyor. Böylece çalışanlar da daha az gün işe giderek, üstelik gidecek ev arama, oraya gitme derdi de olmadan para kazanmış oluyorlar. Sistem bana baya mantıklı geldi. 
İnsanları asla eğitimine göre değerlendirmem zaten ama yine de şaşırmıştım olayı anladığımda. Kadında resmen girişimcilik ruhu var. Toplamış kadınları kendince bir şirket kurmuş, üstelik çok da profesyonel çalışıyor. Genelde evlere kendisi de gidiyor ve mesela ütüyü ve mutfağı kendisi hallediyor, diğerleri de kalan işleri. Ama o gün yoğunluk varsa ve tüm evlere kendisi gidemiyorsa bile gün bitiminde kadınlar çıkmadan mutlaka gelip bir bakıyor iş iyi yapılmış mı diye. Kimin hangi işi iyi yaptığını da tespit etmiş, kızları ona göre sen şunu yap- sen bunu diye yönlendiriyor. Bezlerini de tupperware'dan alıyor ve kendisi getiriyor. Sadece mutfakta ev sahibinin bezini kullanıyor. Gerçi ben biraz titiz olduğumdan Fatma Hanım ne kadar ben bunları 90 derecede yıkıyorum. Asla sizden önceki evde kullanılanı sizde kullanmıyorum dese de ben camlar dışında bütün eve kendi bezlerimi kullandırıyorum ama getirdiklerini de gördüm. Gerçekten bezleri tertemiz.
Öyle yani, sermaye yok ortada. Kadın kendi yaptığı işten nasıl daha çok kazanacağını bulmuş ve gayet de güzel işletiyor sistemi. Demem o ki girişimcilik için en iyi üniversitelerin, en harika bölümlerini bitirmeye, işe milyonlar yatırmaya filan gerek yok. İnsanın içinde o ruh varsa ne yapıp edip kendi işinin patronu oluveriyor. Biz de kurumsal hayatın içinde sürünüp gidelim daha :)

Not: Numarasını paylaşmayı doğru bulmuyorum. Ama Avrupa Yakası Finanskent ve Avrupa Konutları civarında olup da Fatma Hanım'a ulaşmak isteyen olursa bana yazabilir.

5 yorum:

  1. Böyle insanların hikayelerini duyunca, acaba bu insanlar bizim gibi "tahsilli" olsalardı ne olurlardı diye düşünüyorum. Daha iyi konumda mı olurlardı yoksa arada yiter giderler miydi? Ezberci eğitim sistemi ile girişimcilikleri söner miydi yoksa "parlak" bir kariyerleri mi olurdu? ve nedense hep daha iyi olacaklardı da imkansızlık nedeniyle böyle kaynadılar gibime geliyor. gerçi kaynadıkları da şüpheli, kırk yıl düşünsen böyle bir organizasyon gelmezdi benim aklıma. Şansı bol olsun Fatma Hanımın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı şeyi ben de düşünüyorum. Biz mi "tahsilli" olurken yaratıcı gücümüzü yitirdik. Yoksa zaten hiç mi yoktu. Acaba onlar da köreltilir miydi yoksa bu ülkeye çok daha büyük katkılar sağlayabilecek girişimlerde mi bulunurlardı?
      Ben hala acaba ufak bir pastane açsam, kek-pasta-kurabiye filan yapsam diyorum ama bu kadar basit birşeye bile cesaret edemiyorum. Kim bizi böyle alıştırdı? Memur çocuğu olmanın etkileri mi bu sürekli kendime ait bir iş istediğimde maaşım iyi, yattığı gün belli, sosyal haklarım oldukça iyi deli miyim ben diyen o sesi neden bastıramıyorum?

      Sil
  2. Sütlü kahve al benden de o kadar. Valla memur çocuğuyum ben de, ama bak kardeşim öyle değil, gayet de girişimci bir ruhu var. Korkmadan giriyor bazı işlere. Sanırım yetiştirilişten ziyade yaradılışımızdan bu olanlar, sevgilerimle.

    YanıtlaSil
  3. ticaret tamamen kendine has bir zeka gerektiriyor. istediği kadar üniversite bitirsin adam ticaret zekası yoksa olmuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki biraz da harika eğitim sistemimiz bunu köreltiyor kim bilir.. O kadar kalıplara sokuluyoruz ki bazen cesaret isteyen işlere kalkışamıyoruz.. Ama cidden ticaret zekası başka birşey. Keşke bende de olsaydı :)

      Sil